Cahilliğin Umulmayan Erdemi

İnsanın kontrol edemediği gerçeğini yüzüne vurarak başlıyor:

“peki elde ettin mi bu hayattan istediklerini, yine de?

Ettim.

Peki ne istemiştin?

Sevilen biri oldum diyebilmek, sevildiğimi hissedebilmek yeryüzünde.”

Birdman, filmin ve “üst” sanatı yaratmak isteyen buna da en “alt” içgüdülerinden biri olan sevilme arzusuyla itilen başkarakterimizin alter egosunun adı. Filmin parantez içindeki ismiyse Cahilliğin Umulmayan Erdemi diye çevriliyor. Bu film ilk bakışta fark edileninden edilmeyenine bütün köşeleriyle gerçek ve insanca (burada, gerçeklikle izlediklerimizin ve yarattığı hislerin olabilirliğini kastediyorum). En çok hoşuma giden yanlarından biri plan-sekansmış taklidi yapması. Taklidi ya da kendisi; plan-sekans ya da tek plan çekim doğallık ile özdeşleşir. Durmadan akan tek sahne biz doğduğumuzda başımıza gelen şeye çok benzer. Bir saniyenin diğerini beklemediği neredeyse her sahneye hazırlıksız yakalandığımız bir film. Sonuçta olay klişe bile olsa sürekliliği içinde olmak bu olaylara sübjektif bakmamızı, filmin bu tanıdıklığı, anlamamızı sağlıyor. Bir röportajda Iñárritu senaryodan bahsederken; “Filmin materyali ve formu aklımıza birlikte geldi. Yani hikayenin parçaları birbirinden bağımsız oluşmadı” diyor. Sonra daha da tatlı açıklıyor; “Ben fark ettim ki- sanırım bunu fark eden dünya üzerindeki son kişiyim- hayatlarımızı editleyerek yaşamıyoruz.  Düşünsenize hiçbir teknik müdahale yapacak durumda değiliz. Gözlerimizi açtığımız andan itibaren adeta kameranın önüne koyuluyoruz ve tek yaptığımız konuşmak ve yaşadığımız şeyleri hatırlayıp durmak.” Ve filmin bu hayata benzerliği sonrasını düşündürtmeyip bizi şimdinin içinde tutuyor.

Filmde hayatından iğrenen, tekrar “değerli” olmak isteyen bir aktörü izliyoruz. Kendisi bunun için her şeyi yapıyor, başka bir şey düşünemiyor. Dünya onu sanatta hiyerarşi olduğuna şartlandırmış ve değerli hissetmenin tek aracı “üst” gruba uymak. Odasında bağıra çağıra kuş insana böbürlenmesinden biliyoruz ki kendisini ünlü eden filmin devam filmini “alt” gördüğü için reddetmiş. İzleyiciye verilen ucuz aksiyondan, o izleyicilerin her birinden ne kadar üstün olduğundan bahsediyor. Riggan gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor küçük anlarda bile tek derdinin insanların ne düşündüğü olduğunu biliyoruz. Onaylanmak için çıldırdığını biliyoruz.

Kritik bir anda çok sevgili ve daha ünlü olan Mike dahil oluyor. Riggan’ı yakasından tutup ”Bombok bir iş de ortaya koysanız insanların kuyruğa girip izlemek için para vereceklerini biliyorsunuz. Sen öldükten sonra da, ben o sahnede olacağım. Hayatımı bundan kazanacak ve ruhumu ortaya koyacağım. Karmaşık duygularla mücadele edeceğim. Aynen bunu yapacağım.” Deyip kalbimizi delip geçiyor. Sonraki sahnelerde insanların ne düşündüğünü tabii ki umursadığını itiraf etse de Mike bu işi Riggan’dan daha az patolojik halletmiş gibi gözüküyor. Mike sahnenin dışında var olmuyormuş, sadece sahnedeki gerçeklikle ilgileniyormuş gibi durmasında rağmen istediğinde insanların gözünün içine bakabildiğine, içtenliğine şahit oluyoruz. Riggan’ın hiçbir sevdiğiyle kuramadığı bir içtenlik.  

Bir an geliyor ve Riggan herkesin önünde ve ilgisi için her şeyini -tam anlamıyla- ortaya koyuyor. Aşağı gördüğü sanatla; abartıyla, aksiyonla, izleyiciye istediğini veriyor. Kendine ters düşüyor ve gerçekten de işe yarıyor. İzleyici istediğini alıyor. Birdman de istediğini alıyor ama Riggan’da işler daha karışık. Alt ve üst sanatı deneyimlediğini, asıl olayın “performing” olduğunu anladığını söyleyenler var. Olayın sürekli performing olduğuna katılırım ama Riggan’ın başka bir sebepten doyduğunu düşünüyorum. Riggan en büyük, gerçek benliğini gösterdi ve başkalarının ne dediğini düşünmeyi bıraktı. (we truly feel loved when another person sees us as our greatest true selves) Cahilliğin Umulmayan Erdemi aktörün sonunda kendi vizyonuna güvenmesini diğer insanların ne düşündüğünün bilgisinden kopmayı temsil ediyor olabilir.

Bu olaydan sonra Riggan ve kızının arasında gerçek bir şeyler görüyoruz, içten bir şeyler. Senaristlerden biri anahtarın tamir edilmiş baba-kız ilişkisi olduğunu söylemişti. Son sahnedeki Sam’in gülüşü, Riggan’ın asıl arzusuna ulaştığı mesajını verebilir:

Sevilen biri oldum diyebilmek, sevildiğimi hissedebilmek yeryüzünde

Gördüğüme baktım şimdi duyduğuma özellikle bakmak istiyorum. Çünkü filmin etkili fiziksel özelliklerinden biri de arkadaki, neredeyse durmayan bateri sesi. Filmin elle tutulabilir bir temposu var. Yukarda Mike’ın Riggan’ı azarladığı sahnede kaldırımda bateristi görüyoruz. Sevgili Mike ve çok da sevilmeyen Riggan bateristin yanından geçerken ses gerçekten de artıyor. Bu yüzden sadece bir film müziği değil, gerçek dünyanın bir parçası oluyor ve karakter bunu kabul etmek için kovaya para bile atıyor.

Yönetmen zamanı ve mekanı belirlerken baterinin filmin içsel ritminin kaynağı olduğunu söylüyor. Film, neredeyse film boyunca solo caz perküsyonu ve Mahler, Ravel, Rachmaninov, John Adams gibi çeşitli bestecilerden alınmış klasik müzik parçaları içeriyor. Filmi düşündüğüm an aklıma spesifik bir ses gelmesinin sebebi o karakteristik perküsyondur diye düşünüyorum. Kendisi de direkt yoldan klasik parçaların iyi olduğunu ama başka bir klasik parça kullansaydı da aynı film olacağını söylemiş. Bu biraz ayıp mıdır bilmem ama o baterinin yerine başka bateri olmazdı. Gerçi Iñárritu önceki kayıtlardaki ses kalitesinden çok iyi oldukları için memnun olmamış ve filmdeki tiyatronun durumuyla bağ kurmak için yıllardır çalınmamış gibi ses çıkaran bir enstrüman istemiş. Bunun için de Antonio Sánchez davulların akordunu bozmuş ve farklı türdeki zilleri üst üste dizmiş. Daha önce bir film üzerinde çalışmamış olan Sánchez, senaryoyu aldıktan sonra, karakterlerin her biri için “ritmik temalar” oluşturmuş. Iñárritu ise tam tersi bir yaklaşım arıyordu, kendiliğindenliği ve doğaçlamayı tercih ediyordu. Kabaca iki aşamada kaydedilmiş: En başta, Sánchez doğaçlama yaparken Iñárritu’nun verdiği basit komutlarla; olayı belirtmek için elini kaldırarak -bir karakterin bir kapıyı açması gibi- ya da ritmi sözlü olarak tarif ederek, yaklaşık yetmiş demo kaydı alınmış. Çekimler bittikten sonra onları kaba kurguya eklemişler. İkinci aşamada, Sánchez’den sahnelerin üstüne yani hareketli bir görüntüye, bir olay örgüsüne ve diyaloga uyarlaması istenmiş. Ancak bu sefer daha komplike komutlarla. Örneğin, Riggan belirli kelimeleri söylediğinde Sánchez’e durmasını veya başlamasını söylemek gibi. Neredeyse baştan sona filme eşlik eden Antonio Sánchez, “Film davullardan, davullar da görüntülerden beslenir” diyerek süreci özetlemiş.

Filmin en etkilendiğim üç unsurunun belirli kısımlarından bahsetmek istedim. Elime alamadığım bir sürü yönü var. Çok katmanlı, dürüst bir film. Çekim tekniklerinin deneyimlediğimiz yaşama yakınlığı, konunun insanın içindekine çekinmeden bakması ve kapsayıcılığı, müziğinin bana temponun, ritmin ne demek olduğunu idrak ettirmesi her izlediğimde hoşuma gider.

Okuduğunuz için teşekkür ederim, sevgiyle kalın!

Kaynakça;

https://filmloverss.com/inarritu-ile-birdman-uzerine-roportaj/

https://stringfixer.com/tr/Birdman_(film_score)

https://filmloverss.com/sinema-tarihinden-unutulmaz-20-plan-sekans/

https://www.youtube.com/watch?v=mmiXbbfWPtk&t=17s&ab_channel=Wisecrack

https://www.youtube.com/watch?v=FySPPKg9Czo&t=423s&ab_channel=Jack%27sMovieReviews

https://www.youtube.com/watch?v=Ogfx5ucoLMw&t=455s&ab_channel=TheTake

https://film-grab.com/2015/05/08/birdman/#

Yazar: İlayda Özgün

İnternet sitesi https://mubatblog.online
Yazı oluşturuldu 180

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

English EN Français FR Español ES Türkçe TR
%d blogcu bunu beğendi: