Sıkıla Sıkıla Sevmek

Bir şeyi sevmek nedir?

O şeyi yapabilmek için fırsat kollamak, yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamamak, hiç sıkılmadan saatler boyu yapabilmek mi?

Sevdiğimiz bir şeyi yapmaktan kaçınmamız veya yaparken sıkılmamız mümkün mü?

Bir şeyi yaparken sıkılıyorsak bu onu sevmediğimiz anlamına mı gelir?

Bu sorulardan ikincisi ve dördüncüsü geçmişte içim yanarak evet dediğim sorulardı. Sevdiğimi düşündüğüm birçok şeyi yaparken sıkılıyordum hatta beni alıkoyan bir sebep olmadığı halde bir kısmını yapmaktan aylarca kaçındığım oluyordu. Bu durumu fark ettiğimde kendime kızıyordum; eylemlerim yani yapmayışım yüzünden değil, duygularım yani yeterince sevmeyişim yüzünden kızıyordum. “Böylesine sevimli bir şeyi nasıl sevmem? Ne büyük zevksizlik, ne büyük ihanet!” Tam olarak kime ihanetti bu? Kalbime ihanetti çünkü o şeyi seviyordum ama… sevdiğim şeyi sevmeyerek kendi kalbime ihanet ediyordum?

Yakın zamanda anladım ki yapmaktan kaçındığım veya yaparken sıkıldığım bu şeyleri sevmeseydim onları sevmediğim fikri canımı bu kadar yakmazdı. Peki Allah aşkına, insan sevdiği bir şeyi yaparken neden anlamakta zorlandığı ve en sonunda pes edip tahtadaki silgi lekesini seyrederken transa geçtiği bir dersin otuz yedinci dakikasındaymışçasına sıkılır?

Hazır hissetmemek, sevdiğimiz şeyi yapmaya bir türlü başlayamama nedenlerinden biridir. Başlamak için hazır hissetme beklentisi şu sebeple başımıza beladır: Ne hissettiğimiz ne yaptığımızla büyük ölçüde ilgilidir. Yani uzun süredir kitap okumuyorsak muhtemelen kitap okuma hissi gelmez. Kitabı elimize almak için bu hissin gelmesini beklersek okumama eylemiyle okumama duygusunun birbirini beslediği bir döngünün içine gireriz.

Sevdiğimiz için yaptığımız şeylerde duygusal itici güç olmadan başlamak özellikle zor olabilir. Sevmediğimiz ama yapmak zorunda olduğumuz bir işi yaparken kendimizi biraz zorlamaktan genellikle çekinmeyiz ama sevdiğimiz şeyi yaparken zorlamak yanlış gelebilir. “Bir şeyi seviyorsam onu yapmak, kendiliğinden akmalı. gibi idealist fikirlere kapılabiliriz, “Sevdiğim için yaptığım bir şey, beni mutlu etmeyecek aksine sıkacaksa ne anlamı var ki onu yapmanın?” diye düşünebiliriz ama zaman zaman sevdiğimiz şeyleri yaparken de biraz zorlamak gerekebileceğini kabul edersek kendimizi bu aktivitelerden mahrum etmeyip uzun vadede daha mutlu oluruz.

Bazen hiçbir şey yapmak istemeyiz. Böyle zamanlarda boş boş oturmak yerine sevdiğimiz şeyi sıkılarak da olsa yapmak bize iyi gelebilir.

Yerine getirilmemiş sorumlulukların varlığı sevdiğimiz şeyleri yapmaktan bizi alıkoyan bir diğer sebeptir. Sevmediğimiz bir şeyi yapmak zorundaysak ona başlamayı sürekli erteleyebiliriz ve bu önemli sorumluluğumuz hala yapılacaklar listesinde durup bize bakarken aylak aylak yürümek gibi çok severek yaptığımız bir şeyi yapmaktan kendimizi alıkoyabiliriz. “Tezini yazman lazım ama sen aylak aylak yürüyor musun? Olacak şey değil!” Böyle bir durumda yapılacak en iyi şey sorumluluğumuzu gerine getirmek için hemen o an harekete geçmek, işi bitirmek için kendimizi zorlamaktır. Eğer işimiz o gün bitmeyecek bir işse basit programlar yapıp bunlara uymak da hayat kurtarır. “Akşam yemeğine kadar çalışacağım ve yemekten sonra aylak aylak yürüyeceğim.” diye bir söz verip bunu tutmak gibi.

Bir diğer sebep sevdiğimiz şeye mükemmelliyetçi yaklaşımdır. Örneğin bir enstrüman çalıyorsunuzdur ve öğrenme aşamasındasınızdır. Hatalar yapmak öğrenme sürecinin doğal bir parçasıdır ama sürekli hatalar yapmak sizi yoruyorsa çalışmaya başlamak istemeyebilir veya çabucak sıkılıp kalkmak isteyebilirsiniz.

Öğrenmek aynı zamanda kafayı yoran bir iştir ve yapmayı sevdiğimiz bir şey bile olsa kafamızı yormaya üşenip telefonda takılmak veya arkadaşlarla çıkıp bir yerde oturmak isteyebiliriz.

Bahsedeceğim son sebep ise bağımlılıklar. Bir eroin bağımlısı sadece eroini düşünür, hayatı, eroin aldığında hissettiği rahatlamayla onu istediğinde hissettiği yoksunluktan ibarettir. Peki bir eroin bağımlısının sevdiği hiçbir aktivite yok mudur? Elbet vardır ama hayatına eroin girdiğinden beri sevdiği şeylerden keyif alamamaktadır. Eroin uç bir örnek, daha yaygın bir şeyden örnek verelim. Bir insan kitap okumayı ne kadar severse sevsin teknoloji bağımlısıysa ve internette takılmak varken kitap okuyorsa bundan kolay kolay keyif alamaz. İçinde sabırsız bir ses sürekli “Hadi” der. “Hadi bırak da gidelim.” Bazen bu ses açık açık bırakınca nereye gitmek istediğini söylemez. Sorun kitap okumaktan sıkılmış olmakmış gibi sizi sadece bırakmaya teşvik eder ve düşünmeden elinize telefonu alıp kendinizi yatağa atarsınız. “Oh be ne sıkılmıştım az önce, yaşasın dopamin!” Halbuki o duygu muhtemelen sıkıntı değil yoksunluktu.

Bağımlılıklar bu listede baş edilmesi en zor ama baş edilmesi en önemli olandır. Bağımlılıktan kurtulma çabasıysa uzun vadede güzel bir hayat yaşayabilmek için kısa vadeli zevklerden vazgeçmenin en tipik örneklerindendir.

Zevk almamak pahasına sevdiğimiz şeyleri yapalım.

Görsel kaynakça:

https://www.pexels.com/photo/woman-in-white-long-sleeve-holding-wooden-paint-brush-3778355/

Yazar: Ruken Ok

İnternet sitesi https://mubatblog.online
Yazı oluşturuldu 180

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

English EN Français FR Español ES Türkçe TR
%d blogcu bunu beğendi: