James McTeigue’in yönetmenliğini yaptığı, başrollerinde Natalie Portman ve Hugo Weaving’in olduğu 2005 yapımı “V for Vendetta” filmini inceliyoruz. Aslında çoğumuz, bir dönemin favori maskesi haline gelen Guy Fawkes maskesi sayesinde tanıştık bu filmle -ki günümüzde de görmek mümkün-. Peki kahramanımız V’nin yüzünden asla çıkarmadığı bu maske neyi simgeler? Fawkes kimdir?
Guy Fawkes
Guy Fawkes “Barut Komplosu– ile tanınan bir ingiliz askerdir. Komplonun hedefi Parlamento Binası’nı havaya uçurarak demokratik parlamenter sistemi yıkıp, yerine katolik ve muhafazakar bir sistem getirmektir. Fawkes ve arkadaşları 5 Kasım günü yakalanmış ve idam edilmiştir. Oysaki V’ye baktığımızda faşist, totaliter, muhafazakar bir iktidarı devirip, yerine özünü halktan alan bir iktidar getirmeyi amaçlar. Bu iki karakterin ortak noktası şüphesiz ki devrimci ruhlarıdır.
V
V’nin hikayesi, İngiltere’de özellikle ötekileştirilmiş -Müslüman, eşcinsel ki partinin Muhafazakar olduğunu göz önüne alırsak oldukça tahmin edilebilir gruplar- insanların üzerinde deneyler yapılan Larkhill toplama kampında başlar. Deneklerin çoğu telef olur. Bir gece büyük bir yangın çıkar ve yangından yalnız V kurtulur.. Filmi izlerken belki siz de defalarca kez maskenin inmesini, altındaki yanık ve yaralı yüzün ortaya çıkmasını beklediniz. Evey’e ekmek kızarttığı sahnede eldivensiz ellerinden de anlayabileceğimiz gibi tüm vücudu yanmıştır. Vücudunu pelerini, eldivenleri ve Guy Fawkes maskesiyle gizler.
Evey Hammond
Evey Hammond, BTN haber ajansında çalışan bir İngiltere vatandaşıdır. Kardeşi St.Mary’s olayında ölmüştür. Kısaca St.Mary’s olayına değinelim. O dönemde henüz başkan seçilmeyen Adam Sutler -muhafazakar diktatörümüz-, farklı dağıtım noktalarına bir çeşit virüs bulaştırarak 80.000 kişinin ölümüne neden olmuştur. Peki bu virüs nereden geldi? Ulusal güvenlik projesi adı altında Larkhill’den bahsetmiştik. Virüs burada elde ettiler ve tabii ilaçları da. Medyanın büyük katkısıyla korkuyu tüm ülkeye yaydılar.
Annesi babası bu olaydan sonra hükümet karşıtı eylemlere katılır ve iktidarın emriyle bir nevi buharlaştırılırlar. Evey bir süre yetiştirme yurdunda kalır. Hayatına hakim olan kendisi değil, korkudur. V’ye artık korkmak istemediğini, planlarında ona yardım edeceğini söyler. Sonra vazgeçer, pişman olur. V’ye ihanet eder.
Daha sonra kahramanımız Evey, kendini bir hücrede bulur. Bence filmin en kilit sahneleri bundan sonra karşımıza çıkıyor. Evey, V’nin yerini söylerse affedilecektir. Türlü işkencelerden geçer. Bir gün, yan hücresinde bulunan Valerie ile tanışır. Bu tanışma tabii ki gizli mektuplar ile olur. Tuvalet kağıdına yazılmış mektuplar. Valerie ona kendi hikayesini anlatır. Eşcinseldir ve Larkhill toplama kampına götürülen yüzlerce insandan biridir. Buradan bakınca, yangından sağ çıkan tek kişi V olduğu için bu mektupların nasıl Evey’e ulaştığını düşünüyoruz. Mektupları yazan aslında V’nin kendisidir fakat hikaye tamamen gerçektir. Evey’nin kaldığı hücre, V’nin evindedir. Evey serbest kaldığında ve ona bu işkenceleri yapanın V olduğunu öğrendiğinde büyük bir şok geçirir, nefes bile alamayacak hale gelir.
“Bu maskenin altında etten fazlası var. Bu maskenin altında bir fikir var ve fikirler kurşun geçirmez!”
Terasa çıktıklarında, yağmurun altında, V’nin yangın gecesi yaptığı hareketi tekrar görürüz; avuçlarımız ve yüzümüz göğe bakıyor. Evey artık özgür ve korkusuzdur. Tıpkı annesi, babası, V ve korkmayan diğer insanlar gibi. Ve V’ye, o maskenin ardındaki fikre aşık olmuştur.
Distopya
Film, aslında distopik bir yapıya sahiptir. Medyanın, baskıcı rejimi insanlara dayatmak için kullanılan en büyük araçlardan olduğu çok nettir. Diğer araçlar ise askerler, polislerdir. Homoseksüeller ve Müslümanlar kötülenir, cezalandırılır. Peki homoseksüellerin bir iktidarlara ne zararı olabilir? Kapitalist düzende insan sayısı azalırsa tüketim de azalacağı için kapitalizm güçsüzleşir. Homoseksüel evlilikler ve birliktelikler arttığında, çocuk sayısında ciddi azalma olacağından tüketim azalacaktır böylelikle kapitalizm ağır bir darbe alacaktır. Bunu engellemenin bir yolu da dinin kullanılmasıdır çünkü dinde eşcinsellik yasaktır. Bu nedenle bir çok hükümet dini kullanmaktan asla vazgeçmez. Aslında filmde de iktidar insanları dine yönlendiriyor. Karl Marx’ın “Din halkın afyonudur” cümlesi, doğruluğunu her gün kanıtlamaktadır.
Peki ülke bu noktaya nasıl gelmiştir? Amerika’nın güçsüzleşmesi ve terör olaylarının İngiltere’ye gelmesinden sonra, Muhafazakar parti halkı koruma vaatleriyle başa geçer. Sıkıyönetim uygulanır, baskı her gün artar. İnsanların çoğu bu duruma karşı çıkmaz, çıkanlar ise gizlice ortadan kaybolurlar – Orwell’a atıfta bulunacak olursak “buharlaştırılırlar”-.
V, genel yayına çıktığında insanlara, aynaya baktıklarında suçluluk duyup duymadıklarını sorar. İnsanlar boyun eğdikçe hükümet güçlenmiş ve tartışılmaz otorite olmuştur. Ve V onlara “İnsanların hükümetten korkmaması, hükümetin insanlardan korkması” gerektiğini hatırlatır, yozlaşmış düzeni yıkmaya çalışır ve halkı uyandırır. Bunu domino taşlarının yıkılıp V sembolünü oluşturduğu sahnede de hissedebiliyoruz.
Özetle şunları söyleyebiliriz, V for Vendetta filmi bir başkaldırı, uyanış, kapitalizme ve totaliterliğe indirilen darbedir. Distopik bir İngiltere’nin yıkılışı ve Muhafazakar partiye isyandır. Film ve öğretileri, bugün dahi, anarşist hareketlerin sembolüdür.
Yazar: Rabia Topgaç
“GOD IS IN THE RAIN” için bir görüş