Yirminci asır sanatına damga vuran ressam, heykeltıraş, şair ve oyun yazarı Pablo Picasso. Kübizmle modern çağı sallayan, çalışmalarıyla sanata deprem yaşatan ressam.
Babasının resme ilgisi İspanyol sanatçının resme tutkusunu perçinlemiştir. Bir süre sonra hayat onu Fransa’ya sürüklemiş fakat burada parlak mutluluklar kendisine isabet etmemiştir. Sirk yaşamını ilgi odağına koymuştur. Lakin bu kişileri gösteri esnasında veya sahnede yansıtmaktan ziyade, bu kişilerin arka planda ne yaptıklarını belirtmek istemiştir. Gerçek hayatlarındaki zorlukları ve acılı düşüncelerini resmetmiştir. Picasso bizleri fırçasıyla eğlence dünyasının hüzünlü gerçeğinde yolculuğa çıkartmıştır.
Mavi Dönem
Sirk yaşamı, palyaçolar… Sıradan insanların veya soylu kesimin mutluluğundan nasibini almış mıdır toplumu eğlendirmekle yükümlü varlıklar? Yoksa neşeli maskelerin ardında hüzünlü yaşamlar mı yatıyor?
Picasso da bu yaşamın acı kısımlarını vurgulamış, hüznü tuvale tokat gibi vurmuştur. İşte sanatçının bu dönemi ”Mavi Dönem”dir. Peki neden mavi?
Arkadaşının intiharı Mavi Dönemin kapısını açan en büyük etken olmuştur. Bununla birlikte küçüklüğünden beri mavinin, gökyüzüne ve denize huzur saçtığını düşünen, hayatın en saf halini mavide bulan sanatçıdır. Yaşamın gerçek hallerini mavi kucaklar. Acı, ölüm, zulüm, buruk umutlar, çaresiz hayaller mavinin barınağındadır.
Bu dönemdeki tablolarında mavi hakimdir. Aynı zamanda kötümser bakış açısı kaplar tabloları.
Fransa’ya gidişinden bir müddet sonra ”Gül Dönemi” diyebileceğimiz Pembe Döneme başlar.
Peki Pembe Dönem?
Fransa’da ilk eşiyle tanışmasının ardından yeni pencereler açılır hayatına. Bu dönemde de aşk, lirik acıların hakimiyetini belirten pembe renk öne çıkar. Melankoliyi yansıtır.
Kübizmin öncülüğünde ilerlese de klasisizmden payını da alır.
Kübizm
Joan Miro’dan bahsederken değinmiş olsam da, Kübizmi doruklara çıkaran Picasso’ya ihanet edemem. Yirminci yüzyılın başında Georges Braque ile öncülüğünü yaptığı bu akım, empresyonizme tepki olarak doğmuştur. Hayaller, iç güdüler, düşünceler ve hatta bilinçaltı gün yüzüne çıkarılır. Nesnelerin dış görünüşünden ziyade iç dünyalarını, özünü, gerçek anlamını ortaya çıkarmaya çalışan akımdır. Görünmeyeni görmek için, bilinmeyeni ortaya çıkarmak için yapılan çalışmalardır.
Geometrik yapıların yardımıyla varlıkları tüm yönden resimde anlatmaya çalışmışlardır. Birden fazla boyutu olan yeryüzündeki nesneleri kağıda dökmek bir hayli zordu. Öncelikle figürleri geometrik şekillerle parçalamak gerekiyordu. Sonra yeniden yapılandırmak gerekliydi. Bütün bunlardaki amaç ise figürlerin anlamını daha iyi belirtmek, gerçek değerine ulaştırmaktı.
Soyut ifadesini kullanmak tam doğru olmaz ama başka açıların kapılarını çaldıkları için yeni bir devire imza atmışlardır.
Picasso, bizleri şaşkına çeviren ressamların başlıcalarındandır. Tarzı ve düşünce yapısı sanatı kalıplarından çıkarmıştır.
Klasisizm
Akıl ve sağduyuyu temel alan bu akım, konularını mitolojiden seçer. ”Sanat, sanat içindir” anlayışı benimsenir. En aşina olduğumuz La Fontaine’nin Fablleri en iyi örneklerdendir.
Ağlayan Kadın
Picasso’nun İlhamı Dora Maar’ın Gözyaşları
Henriette Markovitch(Dora Maar), sanata tutkulu, sanat eğitimi görmüş, resimlerle ilgilenmiş lakin fotoğraf alanındaki yeteneği daha çok sevilmiştir. Bu yüzden fotoğrafa yönelmiştir. Bir müddet sonra hayat, Picasso ile yollarını çakıştırmış. Bu birliktelik, yeteneğini daha da ortaya çıkarmasına vesile olmuştur. Picasso ile birbirlerine ilham olmuşlardır. Ancak Picasso, zor bir insan ve sevgililerine iyi davranan birisi olmamıştır. Bu durumdan kötü etkilenen Dora Maar, Picasso ile ayrıldıktan sonra da iyi günlere yelken açamamıştır.
Hatta Fransız kadınlar, sevmedikleri arkadaşlarına veya kavga ettikleri arkadaşlarına ”Picasso senin resmini yapsın” şeklinde ifade kullanırlar.
Dora, gelecek yıllarını dine ve sanata ayırmıştır.
Nereden bilebilirdi ki, onun çektiği acılar vasıtasıyla bize bu kıymetli eserin kalacağını, kübizmin zirvesinde kendi tablosunun dalgalanacağını. Onun gözyaşları kübizmde akan en değerli seldir.
Girl Before a Mirror (Ayna Karşısındaki Kadın)
Resimdeki kadın, Picasso’nun kız arkadaşı Marie-Therese Waltter. Yandan ve önden yüzünün görüntüsü çizilmiş. Yüzünün bir kısmı lila rengi aynı zamanda soluk, diğer kısmı ise renkli, bakımlı, makyajlıdır. Burada tezatlığa yer verilmiştir. Belki bir tarafta durgunluk, sakinlik; diğer tarafta canlılık, heyecan betimlenmiştir. Vücut hatları bilinen figürlerin aksine kübizm etkisiyle ilginç resmedilmiştir. Ama kadınsı çekicilik de ifadeden geri kalmaz.
Peki, ayna görüntüsündeki farklılık sizi de düşündürüyor mu?
Vücut hatlarındaki bozulmalar ayna görüntüsünde kendini belli etmektedir. Yüzündeki netlik kaybolmuş, canlılık yerini karanlık ve hüzne bırakmıştır. Bazı yorumlamalara göre, aynada kaygıyla kendine bakan kadın, geleceğinden duyduğu endişe ve yaşlanma düşünceleriyle betimlenmiştir. Anı ve geleceği bu kompozisyonla bize sunmuştur. Farklı zaman dilimini aynı düzlemde anlatmayı başarmış
Arka plandaki desenlerin renk karmaşası, kompozisyona girmek istiyor mu, bize bir şeyler mi söylüyor, yoksa aynanın etrafındaki işlemeler olduğu gibi mi yansıtılmış? Bir soru işareti daha.
Picasso’nun bu arka planla, Harlequin karakterinin giysisinden esinlenmiş olma olasılığı vardır.
Avignonlu Kadınlar (Le Bordel d’Avignon) (Las Chicas de Avignon)
Picasso’nun ilk adlandırması Avignon Genelevi olmuştur. Lakin tepki çekeceği için Avignonlu Kızlar olarak değiştirmek durumunda kalmıştır.
Bir genelevdeki beş hayat kadınını simgeleyen ve kübizm akımının çığlıklarının bulunduğu sanatçının en ünlü eserlerinden biridir. Kadınların vücut yapıları ve yüz hatları belli değildir. Donuk bedenlerin yanında estetik kaygıdan arınmış vücutlar dikkati çeker. Figürler dizilime göre gerçeklikten uzaklaşmış ve vücut duruşları bozulmuştur. İki figür hem önden hem arkadan resmedilmiş gibi anlaşılır. Köşeli net çizgiler kübizm sinyalini barındırır. Perspektifin hiçe sayılması modern bakış açısını düşündürür.
Eser dışavurumculuk ve kübizm arasındaki geçiş dönemi olarak nitelendirilmektedir. Üstelik ilkelcilik akımıyla sanatta kendine yer edinmiştir.
Dışavurumculuk (Ekspresyonizm)
Duyguları ön plana çıkarmayı amaçlar. Doğayı olduğu gibi değil, iç dünyamızla harmanlayarak aslında düşüncelerimizi nesneler aracılığıyla aktarmayı hedefler.
Norveçli ressam Edward Munch’un eseri ekspresyonizme güzel bir örnektir.
İlkelcilik (Primitivizm)
Teknolojinin ilerlemesiyle ve insanlığın gelişme göstermesiyle etik değerlerin kaybolduğunu, sadece etik açıdan değil insanların da yüzyselleştiğini, içtenliğini kaybettiğini vurgulayan sanat akımıdır.
Guernica
Picasso’nun savaşa nefretini simgeler. Guernica’nın bombalanmasını resmeden sanatçı, savaşın acılı yönlerini resmetmiştir. Tablodan hüzün akar. Çaresizliği, ölümü, şiddeti yansıtmıştır. İçindeki nefreti fırçayla ortaya koymuştur. Üstelik savaşın renksizliğinden ve açtığı hasarları ifade etmek için, cansızlığı vurgulamak için sadece siyah ve beyaz renkleri kullanmıştır.
Acılı insanlar, can çekişen hayvanlar, yıkılan binalar… Tablo altüst olan yaşamı anlatır. Her bakışta çaresiz çığlıklar yükselir tablodan. Boğa ve at, bizi soru işaretlerine sürükler. İspanyol kültürü için önemli olan bu unsurları Picasso resimlerinde de kullanmıştır. Aynı zamanda ”Nesneleri oldukları gibi çiziyorum” ifadesini kullanmıştır.
Kaynakça;
https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Pablo_Picasso
https://tr.m.wikipedia.org/wiki/Guernica_(tablo)
https://tablolarinanlamlari.blogspot.com/2012/08/avignonlu-kizlar-tablosunun-anlami-nedir.html?m=1
https://sanatsal.com/blog/16_PICASSO%E2%80%99NUN-A%C4%9ELAYAN-KADINI-DORA-MAAR
AYNA KARŞISINDAKİ KIZ “GIRL BEFORE A MIRROR – PICASSO