Sanat eserlerini insan hayatından eleyemezsiniz. Hiç anlamam diyen biri bile onlarca esere aşinadır. Belki de bu sebeple iyi bir yatırım aracı olarak görülürler ve akıl almaz fiyatlara satılırlar. Diyelim ki aldığınız eser, orijinal eserin taklidi. Bütün yatırımınız çöp olur. Ya da aldığınız tablo sandığınızdan daha değerli. Ki bunun yakın zamanda bir örneği yaşandı. O zaman bunu nasıl anlayabiliriz? Nasıl emin olabiliriz tablomuzun gerçekliğinden? Bu yazımızda yıllar boyu kullanılan tekniklerden ve teknolojiyle bu tekniklerin gelişmelerinden bahsedeceğiz.
Sanat yatırımlarının tarihi 17. yüzyıla kadar dayanmaktadır. Bu yatırımlara ilgi arttıkça birçok sanatçı eserlerini alıcıya yönelik yapmaya başlamıştır. Sanat uzmanlarının çalışma şeklini de değiştirmiştir bu dönem. Eskiden ideal güzelliğe ulaşmak, teknik gelişmeyi incelemek üzerine çalışırlarken yatırımcıların talepleriyle sahte ya da kopya eseri ayırt etmeye ve bu ayırt etme yöntemlerini geliştirmeye başlamışlardır.
Eser İnceleme Yöntemleri
19. yüzyılda sanat yapıtlarının analizi konusunda bilimsel yöntemlerin kullanılması için girişimler gözlemlenmeye başlanmıştır. Sanat uzmanı eseri iki yönlü inceler. İlk olarak karşılaştırmalı inceleme dediğimiz, sanatçıyı şekillendiren koşulların eserin de formunu etkileyeceğine odaklanan incelemedir. Bu noktada sanat eserini talep eden kesimin özellikleri, sanatçının birlikte yaşadığı kişiler, eğitim aldığı insanlar ele alınır.
İkinci inceleme yönüyse form analizidir. Eserin yapımında kullanılan malzeme, çizgiler, gölgelendirme gibi kısımlarla ilgilenir. Tarih biliminin gelişmesiyle karşılaştırmalı inceleme, fen bilimlerinin gelişmesiyle form analizi gelişim göstermiştir.
Form analizinde zamanla birçok görüş ayrılığı yaşanmıştır. Bazı uzmanlar sanatçının el, ayak gibi çizimlerine bakılarak eser hakkında yorum yapılabileceğini savunurken bazıları kıyafetlerin duruşuna bakarak orijinalliğe karar verilebileceğini savunmuştur. Teknolojinin gelişmesine paralel olarak teknik sanat tarihi oluşmuş ve analiz yöntemleri değişmiştir. Görsel inceleme ve tarihsel bilginin yanında fizik, kimya, biyoloji gibi fen bilimleri yapıtlarını incelemede kullanılmaya başlanmıştır. İlk müze araştırma laboratuvarı 1888’de Berlin’de kurulmuştur. Zamanla bu tarzda araştırma merkezleri yaygınlaşmıştır. Bu merkezlerde gözlemlediğimiz teknolojik gelişmeler sırasıyla mikroskobik, spektroskopik, kromatografik ve görüntüleme yöntemleri olarak sınıflandırılabilir. Bu yöntemlerle öğrenilen bilgiler eserin gelecek nesillere aktarımı, korunması için alınması gereken önlemlerden tutun köken, orijinallik ve tarihlendirme gibi birçok soruya cevap verir. İlerleyen teknolojiyle yapay zeka bu çalışmaların detaylandırılmasına yardım etmektedir. Özellikle güncel eserlere eklenmesi planlanan sentetik DNA ve dijital pasaport çalışmalarıyla gelecekte bu gibi çalışmaların çok daha kolay ilerleyeceğini tahmin edebiliriz.
Günümüzden Bir Örneği İnceleyelim
2007 yılında bir koleksiyoner 19. yy Alman ekolü olarak satın aldığı bir tablonun yanlış tarihlendirildiğinden şüphelenerek tablosunu inceletmiştir. Öncelikle tablosunun karbon 14 yöntemiyle derinin 15. ve 17. yüzyıl arasında tarihlendirildiğini öğrenmiştir. Sonrasında infrared fotoğraflamayla tablonun sol elle çizildiği ve bazı tablolarla ortak karakteristiğe sahip olduğu gözlemlenmiştir. Tablodaki saç stiline odaklanılmıştır ve bu saç stili 15. yüzyılda Sforza sarayındaki kızlar arasında moda olan bir saç stilidir. Ayrıca resimdeki üç delik ve bir kesik bulunmaktadır, bunlar Sforza ailesine ait bir kitabın cildiyle tamamen uyuşmaktadır. Tam da bu tarihlerde Milano Dükü Sforza’nın mesenliğinde çalışan ressam Leonardo Da Vinci’nin çizimleriyle de yakalanan benzerliklerle bu tablonun aslında sanıldığından çok daha farklı olduğunu öğrendiler. Belki de alıcısının dikkatli gözlere sahip olmasıyla şanslı bir tablo olan ‘La Bella Principessa’ bize sanat eseri incelemelerinin ne kadar değerli olduğunu göstermektedir.
Kaynakça :
Yazar:Nehir Akkın