Çocukken bir şeyleri beklemenin bana ne kadar zor geldiğini hatırlıyorum. Bir ATM önünde veya hastane koridorunda belirsiz bir süre bekliyor olma düşüncesi o zamanlar aklımın hayalimin almadığı kadar sıkıcı bir şeydi . Annem ve babama beş dakikada bir ‘’Ne zaman gidiyoruz ? ‘’ diye sorardım . Şimdi ne zaman bir şeyler bekleyen bir çocuk görsem aklıma o günler geliyor . Pazar yerlerinde , düğünlerde ve alışveriş merkezlerinde sık sık karşımıza çıkan bu beklemekten yorulmuş ağlayan çocuklar haklı olabilirler mi ? Onları yadırgayan bakışlarla süzen veya görmüş geçirmiş bir ifadeyle hoş gören yetişkinler neden beklemekten sıkılmıyorlar ?
Sınava hazırlık sürecinde evde konsantre olamadığımdan ders çalışmak için kütüphaneye giderdim. Bölgedeki tüm üniversite ve lise öğrencilerinin aynı kütüphaneyi tercih etmesinden dolayı da genellikle sıra beklemek zorunda kalırdım. Sabahın sekizinde önümde ve arkamda tanımadığım bir grup insan , sırtımda çantam ve kulağımda kulaklıkla beklediğim bu kütüphane sıraları vesilesiyle beklemeyi öğrendim. Bunun yanında beklediğim gelmeyen otobüsler , devlet dairelerindeki milattan kalma sürekli donan bilgisayarlar , müşteri hizmetlerine bağlanırken çalan klasik müzikler ve sınav salonlarında gereğinden uzun süren optik dağıtma işlemleri de beni bu konuda fazlasıyla eğitti . Çocukken içimde belirsiz bir huzursuzluğa sebep olan bekleyişler artık yalnızca alıştığım bir angaryadan ibaret. Yine de artık bu problemi dile getirmiyor olmak kendime yaptığım bir haksızlık gibi geliyor. Çünkü rahatsız olduğum pek çok şey gibi bunu da kanıksadığımı gösteriyor . Büyümenin beraberinde getirdiği sorumluluklar çocuklukta duyduğumuz heyecan ve mutluluklarla beraber haklı isyanlarımızı da elimizden alıyor. Bunun doğal olduğunu ve herkesin belli bir noktada bazı şeyleri kabullenmesi gerektiğini biliyorum. Ama bence bu kabullenme koşulsuz şartsız bir bağlılığa yol açmamalı. Evet , beklemek gereklidir. Ancak sıkıcıdır. Beklemek sıkıcı değilmiş gibi davranarak dünyayı algılama biçimimizi ne kadar değiştirdiğimizin farkında mıyız ? Bizler hiçbir şey yapmadan saatlerce bir yerde sabit durmaktan keyif alan insanlar değiliz . Böyleymiş gibi davranırsak da asıl istediğimiz şeyleri görmekte zorlanırız .
Hadi şimdi sıradan bir işlem için bankaya gittiğinizi düşünelim ve bunun üzerinden bu konuyu değerlendirelim. Bankaya girdiniz. Girişte duran ekrandan size ait bir sıra numarası aldınız . Eğer varsa boştaki koltuklardan birine oturdunuz. Ekranları takip ediyorsunuz . Kapı ziline benzer bir ses eşliğinde sürekli yanıp sönen sayılar var . Elinizdeki kağıttakine en yakın sayıyı gözünüze kestirdiniz . Göz ucuyla çevredeki insanların elindeki kağıtlara bakıyorsunuz . Sizden önceki sayılara denk geldikçe ‘’ Henüz sıram gelmemiş.’’ diyerek rahatlıyorsunuz . Bu esnada sıradaki diğer insanların yüzündeki ifade genellikle nedir ? Herkes sanki bu durum gayet normal ve sabah sabah kapı zilleri eşliğinde yoğun parfüm kokulu bir banka şubesinde beklemekten memnunlarmış gibi davranır . Gençler ve çocuklar haricinde kimsenin sıkıldığına dair herhangi bir ibare yoktur. Bakın , söylenmekten veya mızmızlanmaktan bahsetmiyorum . İnsanlar sıkılmadıklarına dair kendilerini ikna etmeye çalışırlar.
Her ne kadar kurallara körü körüne bir itaat gibi gözükse de bir anlamda beklemek medeniyetin temel şartlarından bir tanesi . Bir sırada beklemek , toplumda başka insanların da olduğunu ve herkesin vaktinin aynı öneme sahip olduğunu kabul etmek anlamına geliyor. Benim burada üstünde durmak istediğim konu beklemenin gerekliliği veya günümüz sosyal ilişkilerine olan etkisi değil. Düzenin korunması için önemli olsa dahi , çocukken de yetişkinlikte de beklemek sıkıcı . Durum böyleyken bunu dile getirmek neden sadece çocuklara kalıyor ? Bir şeyin sıkıcı olduğunu kabul etmek olgunluğu zedelemez ki . Aksine mevcut durumu daha kolay ve çekilir hale getirmek için çözümler bulma yolunda insanı teşvik eder. Sıkılmayı zayıflık , çocukluk (!) olarak gören bir insan asla gerçek istek ve amaçlarının farkına varamaz.
.
Eray H. Çelebi
.
Bu buradaki son yazımdı . Yazılarımı değerlendiren arkadaşlarıma , Kişisel Gelişim sorumlumuz Rabia’ya ve okuyan herkese teşekkürler. Sağlıcakla kalın 🙂
.
Kaynakça:
Yazar: Eray Çelebi