ACILARIMIZ, BELLEĞİMİZİN HATIRLI MİSAFİRLERİ

Acının vergisini verdik, gülün haracını ödedik
Hüznü, demirbaş defterinden düşmeye geldi sıra.

Hilmi Yavuz

Hayat bizi sürekli sınar; yoklukla, hastalıkla, ayrılıkla, ölümle… Sadece onlarla kalsa iyi; zenginlik,
başarı ve hatta mutluluk bile önümüze konulan zorlu sınavlardır. İster olumlu olsun ister olumsuz;
tüm bu durumlarla mücadele ederken, türlü acılar yaşamak da kaçınılmaz olur. Zaman akar, hayat
değişir, sahneden insanlar geçer, olaylar geçer, mekânlar geçer. Hepsi, rolünün hakkını vermiş ve son
repliğini söyleyip sahneyi terk etmiştir. Peki ya bu süreçte yaşadığımız acılarımız, onlar öyle mi?
Onları, olay mahallinden alır, o günlerin en canlı tanığı olarak yüreğimize itinayla koyarız. Öyle tavan
arasına sakladığımız ve unuttuğumuz eski fotoğraflarımız gibi değil, bir anda ayağımıza batan,
nereden geldiğini anlamadığımız cam kırıkları gibi. Belleğimizin bu hatırlı misafirleri, tekrar tekrar
batar yüreğimize, tekrar tekrar kanatır canımızı. Hatta bazı acıları, zaman bile iflah edemez, onlar ilk
günkü tazeliğini korurlar. Peki, ama niye yaparız bunu kendimize? Niye özenle acılarımızın
mevcudiyetini koruruz benliğimizde?
Euripides, “Eski acılara taze gözyaşı dökmeyin.” der. Acılarımızı, ruhumuzda mutluluklarımızdan daha
hatırlı yapan nedir? Neden vedalaşamıyoruz onlarla bir türlü? Muhtemelen acılarımızdan
besleniyoruz, onlardan güç alıyoruz. Acımızı kaybettiğimizde, o acıya sebep olan olayın bize kattığı
tecrübeyi de kaybetmekten korkuyoruz. O acı belleğimizde hep taze kalmalı ki, yeni acılar
yaşanmasın. Bilinçaltımız bize küçük bir oyun oynuyor olabilir mi?
“Beni öldürmeyen acı, güçlendirir.” der Nietzsche. Acıyı alt ettiğimizde, onu dize getirdiğimizde
güçleniriz. Ama asıl güç; bizi öldürmeyen acıyı, yüreğimizde de öldürebildiğimizde ortaya çıkar. Acıdan
belli ölçüde beslenmek, onu hatırda tutmak, var olma savaşımızda iyi bir silah olabilir bizim için ama
zamanla körelecek o kılıcı elimizden vaktinde fırlatıp atmazsak, kılıcı esir almış pas, yüreğimizi de esir
alır. Artık sevinçleri, mutlulukları, neşeyi, o pasın kekremsi tadını alarak yutkunur oluruz. Hayata
güvensiz bakarız. Gönül rahatlığıyla kimselere başımızı yaslayamayız. Acılar, kimliğimiz olur çıkar.
Kendimizi emin, korunaklı hissederiz bu alt kimlikte. Farkında bile olmadan hep benzerlerimizi ararız.
Aynı acıları çekmiş, aynı acı kimliğine sahip insanların yanında açarız yarenlik bohçamızı. Rahat ederiz
onlarla, iyi hissettirir bize kendimizi acıdan yana yalnız olmamak. Hem acıdan yolu geçenlerden, zarar
da ummayız. Bir süre sonra, esaretimizin hiç farkına varmadan, kontrolümüzü acının hükümdarlığına
bırakıp yaşar gideriz. Oysa bu filtreli bir yaşamdır. Yaşadığımız bütün coşkular, nadide güzellikler,
unutulmaz anlar, “acı” denen “acımasız” filtreden süzülüp gelecektir artık ruhumuza. Aslında “acıların
çocuğu” olmak tam da böyle bir şeydir. Acının çocukları asla büyümezler. İnsanı büyüten alt ettiği,
öldürdüğü acıdır. Patojenik bir şekilde bizimle yaşamayı sürdüren acılar, bizi hep çocuk bırakır.
Huysuz, geçimsiz, mutsuz bir çocuktur bu. Dahası bu çocuk, kendine hep acır. Hep kazana düşenin
kendisi olacağına inanmıştır. Gelin bu çocuğu büyütelim. Umutla işleyelim. Şeker yiyebileceğine de
inansın. Acılardan ilacını almayı da, zamanı gelince onu terk etmeyi de öğrensin. Öğrensin ağız dolusu
gülmeyi, başarıları kadar yenilgilerine de. Öğrensin tadını çıkarmayı yalnızca gençliğin değil, ileri yaşın
ona bahşettiği bilgeliğin de. Öğrensin bu dünyada yitip giden bir şey olmadığını, harcadığımız iyiliğin,
emeğin, sevginin, başka formlarda bizimle yeniden buluşacağını. Öğrensin yaşama sevincinin en
büyük acılara bile diz çöktüreceğini. Vedalaşalım tüm kadim acılarımızla. Özgür bırakalım onları.
Bırakalım yollarına gitsinler. Biz de yolumuza bakalım.

Görseller:
https://sagligabiradim.com/aci-cekmek-insanlari-daha-guclu-hale-getirir/?amp=1
https://aklinizikesfedin.com/aci-cekmek-bir-olgunluk-sinavidir/ ’dan faydanılmıştır.

Yazar: Sezen Güzel

İnternet sitesi https://mubatblog.online
Yazı oluşturuldu 180

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

English EN Français FR Español ES Türkçe TR
%d blogcu bunu beğendi: