İnsanı en çok yaralayan şey fiziksel acı değil, haksızlığın, mantıksızlığın verdiği ruhsal ıstıraptır.
-Krzysztof Kieslowski
Kieslowski’nin , bazı eleştirmenlerin deyişiyle “SİNEMANIN ŞAİRİ”, şüphesiz ki pek çok dikkat çeken yapımı vardır. Bunlardan biri de Dekalog serisidir. Bu seride Kieslowski, Tevrat’taki 10 emiri 10 filme işlemiştir. Bu işleyiş sırasında Kieslowski bize toplumu, ahlakı, bireyi, düzeni, mutluluğu, tesadüfleri ve daha çok şeyi çatışmalar içinde sunarak sorgulatıyor.
“A Short Story About Killing” filminde Kieslowski 10 emirden ‘Öldürme’ üzerine yoğunlaşıyor. Film genel olarak toplumsal ve bireysel adalet kavramları üzerinde duruyor. Bu kavramlar üzerinde dururken de bize 2 çeşit ölüm sunuyor Kieslowski: kişinin kendisini işlediği rastlantısal, amatör cinayet ve yargının kişi için atadığı karar olan ve düzen içinde gerçekleştirilen idam.
Bize bu sunduğu olguları o kadar ince işliyor ki Kieslowski, dikkatli inceleyince filmin her bir sahnesinin bize bir mesajı olduğunu görebiliyoruz.
Yazımda karakterler ve filmdeki detaylar gibi spoiler içeren alanlar bulunmaktadır ama bu spoilerların film zevkinizi azaltacağını düşünmüyorum.
KARAKTERLER
Filmde bize olduğu gibi yansıtılan ve hayatın içinden olan 3 ana karakter bulunuyor.
Taşradan gelen 21 yaşındaki Jacek
Ortalama bir taksi şoförü olan Waldemar
Avukatlığa yeni başlayan Piotr
Kieslowski bu 3 adamın hayatını çok etkileyici bir biçimde rastlantılarla ilmek ilmek işleyerek bir noktada buluşturup bizim önümze sunuyor.
Jacek, içsel çatışmaları gitgide artan 21 yaşında bir gençtir. Waldemar ise Kieslowski’nin işleyişiyle ne tam sempati ne de tam antipati duymamızı istemediği sıradan, orta yaşlı bir taksi şoförüdür. Waldemar, taksisine Jacek’i tamamen raslantısal olarak alıyor ve bu iki adamın hikayesi bu şekilde kesişiyor. Taksi yolculuğunda yaşanan olaylardan sonra hakkında cinayet zanlısı olarak dava açılan Jacek’in avukatı ise henüz yeni avukatlığa başlayan Piotr oluyor.
Piotr, Jacek’e devletin baktığı gibi değil de insani duygularıyla bakıp o şekilde bir iletişim kuruyor.Ama burdaki karar Piotr’ın savunmasından bağımsız Polonya’daki adalet sisteminin kendince ıslah olan uygulaması idamın gücüyle alakalı. Film bize bu yönüyle buram buram adalet sistemini, insanların yeniden kazandırılmasını, sistemin ölümü ölümle kapatmasını sorgulatıyor.
Kieslowski bizi tesadüfler ve çok detaylı düşünülmüş karakterlerle büyük bir sorgulama, fikir çatışması içine alıyor.
GERÇEK KATİL KİM ?
FİLMDEKİ DETAYLAR VE TESADÜFLER
Kieslowski filmlerini izlerken belki de en çok hoşuma giden özelliği filmdeki her sahnenin üzerine düşünülünce bir anlam ifade etmesi. Bu, benim gözümde filmleri başyapıt haline getiren bir özellik.
- Filmin başlangıcınde Kieslowski bizi ölü fare, ölü böcekler, çocuklar tarafından öldürülen kedi sahneleriyle karşılıyor. Biz filmin başından itibaren temamızın ölüm olacağının bilincinde izliyoruz.
- Jacek’in taksi şoförünü öldürdüğü gün oturduğu kafenin içinde dışarda oynayan kız çocuklarına kahve fırlatmasının nedeninin kız kardeşinin ölümü olduğunu anlıyoruz.
- Cinayet günü yine aynı şekilde o kafede oturan bir isim daha gözümüze çarpıyor: Piotr. Bu tesadüfi karşılaşmayı hatırlayan Piotr sisteme yaptığı savunmayla idam kararını değiştiremeyecek olduğunun farkındadır. O gün, o kafede yapacağı herhangi bir eylemle cinayeti ve dolayısıyla idamı önlemenin mümkün olabileceği sorumluluğu ve pişmanlığıyla düşünür. Kieslowski burada yargı sistemiyle bir idamı önlemektense; bir şekilde bir insanın durumuna müdahale etmenin idamı önleyebilme ihtimalinin yüksekliğini eleştiriyor.
- Jacek’in cebinde taşıdığı fotoğrafın kız kardeşi olduğunu öğrendiğimizde ona karşı artan sempatimiz, Piotr’a kardeşini öldüren traktör şoförüyle içki içtiği ayrıldıktan sonra kardeşinin öldüğü ve kendisini bundan dolayı suçlu hissettikten sonra daha da artıyor.
- Filmde değinilmesi gereken bir başka detay da ölüm şekilleri. Jacek çok uzun süren tabiri yerindeyse eline yüzüne bulaştırdığı bir cinayet işliyor. Jacek’in ölümü ise son derece planlı, soğukkanlıdır.
“A Short Story About Killing” detaylarıyla ve odaklanarak izlenildiğinde bize estetik , , duygusal pek çok haz tattıracağını düşündüğüm sorgulatıcı bir film. Siz de ince düşünülmüş, ‘bilinçli’ tesadüflerle örülü, sizi düşünmeye iten filmleri seviyorsanız bir şans verin derim.
Ayrıca son olarak beni etkileyen bir bilgiyi de paylaşmak isterim ki “A Short Story About Killing”in çıktığı 1988 yılında Polonya’da idam cezası kaldırılmıştır.
Okuduğunuz için teşekkürler.
KAYNAKÇA: