Bir tıp öğrencisi olarak hayatın olduğu gibi tıp eğitiminin de henüz başlarında sayılırım. Başında olduğum bu tıp yolculuğunda henüz bilmediğim, tecrübe etmediğim, öğrenmediğim hatta bazen hayalini bile canlandıramadığım pek çok şey var ve bu şeyler gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Bir doktor olmak, hastalara şifa vermek isteyen ben acaba bu işi hakkıyla yapabilecek miyim? Acaba öğrenmem gereken bilgileri doğru bir şekilde öğrenip, her bir hastaya ihtiyacı olan tedaviyi sağlayabilecek miyim? Peki benim tüm bunları öğrenmek, bir doktor olmak için ihtiyaç duyduğum çalışmalarda teknoloji beni nasıl etkiliyor? Teknolojik gelişmelerin benim öğrenimimdeki yeri nedir? Peki ya bir hekim olduktan sonra ben teknolojinin neresinde olacağım? Onu ne kadar aktif kullanacağım ya da aktif kullanabilecek miyim? Teknoloji, hekimlerin kullandığı araç ve gereçleri oldukça geliştirdi ve değiştirdi, peki hekimlerin hayatlarını, işlerini yaparken yaptıkları uygulamaları nasıl değiştirecek? Hekimlerin sağlık sistemindeki ve toplumdaki rolleri nasıl değişecek? Bence tüm bu sorular benim gibi hekim adayları için önemli. Sonuçta her gün geleceğe bir adım daha atıyoruz, bilinmezliğin bazen tatlı bazen acımasız heyecanına her an daha da yaklaşıyoruz. Cevaplardan ziyade bu soruları sormak ve gelecek hakkında ö7ngörü kazanmaya çalışmak bence çok değerli.
Tıp mı teknolojiyi besler yoksa teknoloji mi tıbbı? Bu soruyu teknolojinin tıbbı çok değiştirdiğini ancak tıbbın teknoloji üzerinde o kadar da büyük bir etkisi olmadığını söyleyerek yanıtlamak bence mümkün. Teknolojik gelişmelerin tıptaki en somut uygulamalarından biri de görüntüleme yöntemleridir. BT, PET, MRG gibi yöntemler hekimlerin uyguladıkları tanı ve tedavi süreçlerini kolaylaştırdı. Peki bundan sonra ne olacak? Bu görüntüleme yöntemleri daha da geliştiğinde, adeta direkt tanı koyar hale geldiğinde bir hekimin yorumuna duyulan gereksinim ne kadar olacak? Tıbbi cihazlardaki teknolojik gelişmelerin bir hastanın tanısını bir hekimden daha yüksek doğruluk payı ile bulabileceğini ve tedavi sürecini yine daha yüksek doğruluk payı ile belirleyebileceğini varsayalım. Bu durumda bile teşhise onay vermesi gereken bir hekimin orada bulunması gerekeceğini düşünüyorum çünkü bir cihazın yanlış teşhis koyması ve hastanın kaybedilmesi durumunda cihazı üreten şirketin hukuken zor durumda kalacağını düşünüyorum. Ayrıca her ne kadar mantıksal açıdan bakıldığında bir hekim yerine daha iyi tanı koyan bir cihaza güvenmek daha doğru olsa da bir insan yerine bir makineye tedavi olmak isteyen insan sayısı epeyce az olacaktır. İnsanların güvenlerinin oluşması zaman alacaktır. Elysium filminde olduğu gibi içine girildiğinde tüm hastalıkları tedavi eden ve insanı gençleştiren bir makine yapılmadığı sürece (ki böyle bir cihazın yapımının mümkün olup olmadığını bile bilemiyorum) hekimler sağlık sisteminin önemli parçaları olarak görevlerini yapmaya devam edecektir. Ancak tüm bu teknolojik gelişmelerin yaşandığı dünyamızda hekimler de kendilerini sürekli geliştirerek güncel yöntemleri kullanmalıdır. Tıp fakültelerinin müfredatlarında pek de önemli bir yer tutmayan bilimsel araştırma okuma, teknoloji okuryazarlığı gibi konularda kendimizi eğitmeliyiz ki geleceğin dünyasında görevlerimizi başarıyla yapabilelim ve bu dünyanın geliştirilmesinde aktif olarak görev alabilelim.
Görsel Kaynakça:
- https://www.merlininkazani.com/gelecekte-karsimiza-cikmasi-muhtemel-yirmi-tibbi-gelisme-102137-teknolojigalerisi
Yazar: Ahmet Şimşek