Dış güzellik insan için ne kadar önemlidir? Güzellik uğruna bir insan neler yapabilir? Hedonizm ne kadar mantıklıdır? Hiçbir hazzın bedeli aşırı yüksek sayılmaz desek doğru söylemiş olur muyuz?
Bütün günahların kaynağı, dinbilimcilerin bıkıp usanmadan söyledikleri gibi, büyük sözünden çıkmaktır. Günahın sabah yıldızı olan o yüce ruh cennetten kovulduysa isyankar olduğu için kovulmuştu.
Dorian Gray’in Portresi, Oscar Wilde’ın ilk ve tek romanı olma özelliğini taşıyan muazzam eseridir.
Oscar Wilde 1854’te Dublin’de tanınmış göz cerrahlarından birisi olan Sir William Wilde ve şair Jane Franscesca Wilde’ın ikinci çocuğu olarak doğdu. İğneli üslubu ile geç Victoria dönemi Büyük Britanya’sının en başarılı ve ünlü yazarları arasına girdi. Bir dava sonucu fiili livata ve ahlaksızlıktan suçlu bulununca –homoseksüelliğe izin vermeyen dönem yapısı yüzünden- büyük bir düşüş yaşadı ve doğduğu ortamla tam bir zıtlık içinde Paris’te fakir bir otel odasında öldü.
“Zevk için yaşadığına hiçbir zaman yazıklanmayan, tanımadığı hiçbir hazzın kalmamasıyla övünen, flüt sesleriyle, ilkbahar çiçeklerinin süslediği, patikalardan indiğini söyleyen Oscar Wilde’in bu eserinde çok şey bulacaksınız.” (Arka kapak bilgisi),
Toplumun ahlaka aykırı saydığı kitaplar topluma kendi ayıbını gösteren kitaplardır.
Dorian Gray’in Portresi’nde ise Wilde, güzelliğiyle herkesi büyüleyecek bir dış görünüşe sahip Dorian Gray isimli gencin bu kibri yüzünden geçirdiği değişimi konu almaktadır.
Basil Hallward isimli ressam, Dorian Gray’in güzelliği karşısında adeta büyülenir ve Dorian’ın resmini yapmaya karar verir. Başta Dorian’ı kötü etkileyeceğini düşündüğünden tanıştırmakta çekindiği arkadaşı Lord Henry ile Dorian’ı sonrasında tanıştırır. Lord Henry’nin çarpıcı ve etkileyici hedonizm odaklı düşünceleri, ilk zamanlarda saf ve temiz olan Dorian’ı değişime sürükler.
Zamanla Lord Henry’nin hayatta en önemli değerlerin zevk ve güzellik olduğu, erdemli olmanın yaşamın zevklerini yok ettiğini savunan felsefesiyle bambaşka birisine dönüşür Dorian. Henry’nin ona okuması için verdiği kitapta insanın işleyeceği günahların onu özgür yapacağını,içimizden geldiği gibi davranmazsak hayatın bir anlamı olmayacağını okudukça zamanla kendini günahlara ve hazlara bırakır.
Ah, gençliğiniz elinizdeyken değerini bilin! Günlerinizin altınlarını sıkıcı kişileri dinleyerek, ciğeri beş para etmeyenleri adam etmeye çalışarak boşa harcamayın; hayatınızı cahillere, adilere, kabalara adayarak yazık etmeyin. Yaşayın! İçinizdeki şahane ömrü sürün! Hiçbir şey boşa gitmesin! Her an yeni heyecanlar arayın. Hiçbir şeyden korkmayın. Yepyeni bir hedonizm: İşte yüzyılımıza gerekli olan bu. Siz bunun gözle görülür simgesi olabilirsiniz. Şu varlığınızla yapamayacağınız hiçbir şey yok. Bir mevsimliğine dünya sizin. Gençliğiniz öylesine kısacık sürecek, öyle kısacık. En basit kır çiçekleri bile solar, ama sonra gene açarlar. Oysa bizim gençliğimiz bir daha asla geri gelmez. Yirmi yaşımızdayken nabzımıza vuran sevinç zamanla körelir. İğrenç kuklalara dönüşürüz. Korkup kaçtığımız tutkuların, tadına bakmaya cesaret edemediğimiz nefis günahların anısı bize rahatlık, dirilik vermez.
Bu değişimi görüp üzülen Basil, sonunda başladığı tabloyu tamamlar ve ortaya çıkan eser önce Basil’i, sonra da Lord Henry ile Dorian’ı tabloya aşık edecek kadar etkileyicidir. Hatta bu etkileyicilik o kadar yüksek düzeydedir ki Dorian kendi tablosunu gördüğünde kendi resmine aşık olur.
Resmini seyrederken kendisinin zamanla yaşlanacağını ve o portredeki kadar güzel ve genç olamayacağını fark eder ve bir dilekte bulunur. Kendisi hep genç kalsa ve zamanla yaşlanan portresi olsa, kendi güzelliği hiç lekelenmese, tablodaki bu yüz tüm tutku ve günahların yükünü üstlense…
Tahmin edileceği üzere bu dilek gerçekleşir ve zamanla tüm hayatı saf eğlence ve Londra alemleri haline gelen Dorian, yaptığı her kötülükte, her günahta tabloda küçük küçük değişimler fark eder, her çirkin hareketinde tablo da çirkinleşiyordur. Günahlarla ve her türlü hazla dolu hayatında Dorian hep aynı kalırken, tablosu bütün yükleri üstleniyordur.
Gövde bir kez günah işler ve günahla ilişkisi kesilir, çünkü eylem bir tür arınmadır. Eylemden sonra artakalan bir zevkin anımsanması ya da bir pişmanlığın lüksüdür. Şeytandan kurtulmanın tek yolu şeytana uymaktır. Karşı gelindi mi ruh kendi kendine yasakladığı şeyin özlemiyle hasta düşer, kendi ürkünç yasalarının korkunçlaştırdığı ve yasallıktan çıkardığı şeye karşı duyduğu arzuyla marazileşir. Dünyanın büyük olayları insan beyninde oluşur, diyenler vardır. Dünyanın büyük günahları da beyinde, yalnızca beyinde oluşur.
Gerek konusu, gerek dili, gerek kurgusuyla muazzam bir eser olan Dorian Gray’in Portresi’nde en çok etkilendiğim karakter kesinlikle Lord Henry olmuştur. Savunduğunuz şeylerin tam zıddını savunsa dahi öyle bir üslupla veriyor ki cümlelerini bu harika karakter, her seferinde haklılık payı olabileceğini düşünerek geçiyorsunuz bir sonraki cümleye.
Kitaptaki her karakter çok özgün ve iyi işlenmiş olmakla birlikte yazardan kırıntılar görmek de mümkün. Dorian’ın değişimini, Basil’in hislerini, Lord Henry’nin özgüvenli ve manipülatif hallerini okudukça kendinizi Victoria döneminde bu muazzam karakterlerle aynı masada hissedeceğinizden eminim.
Kitabın daha fazla içine girmeden, bitirdiğinizde Wilde’ın daha fazla roman yazmadığı için hayıflanacağınızı düşündüğüm kitaptan alıntılarla sizi baş başa bırakıyorum. İyi okumalar.
Kaynakları konusunda kendi kendimizi aldattığımız tutkulardı üzerimizde en amansız baskıları kuran. En cılız itkilerimiz de niteliğini bildiklerimizdi. Çok zaman başkalar üzerinde deneyler yaptığımızı sandığımız sırada, gerçekte kendi üzerimizde deneyler yapıyorduk.
Bilmek her şeyin sonu olur. Çekici olan bilmemektir. Sis her şeye harika bir güzellik katar.
Kişinin kendini suçlaması doyum verici bir lükstür. Kendimizi suçladığımız zaman başka hiç kimsenin bizi suçlamaya hakkı yokmuş gibi gelir. Kişiyi günahtan arındıran itirafın kendisidir, yoksa günah çıkartan papaz değil.
Karmaşık ve gergin huylu kişiler hep böyledir. Çok güçlü olan duyguları ya incitir, ya da eğilir. Ya öldürür ya ölür. Sığ hüzünler, sığ aşklar uzun ömürlüdür. Büyük aşklar, büyük üzüntülerse kendi büyüklüklerinin kurbanı olurlar.
Başkaları alır diye korkmasak çoktan atacağımız bir sürü şey var.
Tutkusunun zindanı içinde özgürdü.
Yazar:İlayda Nur Kaya