Kişiye Özel Öğütler

Genelgeçer tavsiyeler bizi yanlış yönlendiriyor. Herkese aynı reçete yazılmaz. Kişisel gelişim karşısındakini tanımadan tavsiye verir ve biz hangi tavsiyeyi alıp hangisini almayacağımızı doğru seçemezsek hem ne yapacağımızı şaşırırız hem de istediğimiz gibi gelişemeyiz.

Örneğin çok disiplinli ve planlı yaşayan birinin zaman zaman rutin bozması, spontan olması gerekir çünkü beklenmedik çevresel faktörler hayatın gerçeğidir ve bununla yaşayabilmek için esneklik gereklidir. Keyfi ve hayatı onu nereye çekerse oraya giden, karar verdiği hiçbir şeyi gerçekleştiremeyen birininse yaptığı plana uyabilmesi için daha disiplinli olması gerekir çünkü aldığı kararı uygulayamayan biri hayatındaki hiçbir şeyi yönetemez. Muhtemelen daha önce disiplinli ve planlı olmayı tavsiye edeni de spontan olmayı tavsiye edeni de görmüşsünüzdür. Peki hangi tavsiyeye uymalıyız?

Tavsiye veren çok. Bu yazının konusu hangi tavsiyeyi alacağımız üzerine. Cevabı açık: Kişi önce kendi eksiklik ve aşırılıklarını tanımalı böylece kendisine uygun tavsiyeyi ayırt edip sadece onu almalı. Bu yazıda karşıt örnekler üzerinden gideceğiz.

Şimdi hareketli yaşayan birini düşünelim. Normal olarak yanlışlar ve doğrular yapan ancak yaşamak üzerine pek düşünmeyen, yaşamanın kendisine odaklı bir insan… Böyle bir insan muhtemelen tekrar tekrar aynı hataları yapacak. Çok şey yaşayacak ama yaşadıkları üzerine düşünmediği için yaşanmışlığı deneyime dönüştüremeyecek. Farkındasız bir yaşam sürmüş olacak. Şimdiyse attığı her adım, söylediği her söz üzerine düşünen birini düşünelim. Bir cümleyi kurarken küçük bir duraksayışı bile defalarca kendisi tarafından değerlendirilsin. Hissettiği her duyguyu yakalayıp uzun uzun anlamlandırsın. Duyduğu her sözü uzun uzun -muhtemelen o sözü söyleyenin söylerken düşündüğünden daha fazla- düşünsün. Çok küçük şeylerin bu insan üzerinde nasıl bir yük oluşturacağını ve bir noktadan sonra her şeyi anlamlandırmaktan yaşayamaz hale geleceğini tahmin edebilirsiniz.

Bu iki insana aynı tavsiyenin verildiğini düşünelim. “Hayatı yaşa! Hayat geçmişi düşünmek için çok kısa! Hata yapmaktan korkma ve sadece yap!” Birinci kişi böyle bir tavsiyeyi büyük zevkle uygulayacaktır çünkü zaten hep yaptığı, becerikli olduğu şeydir. Peki sizce birinci kişiye bu tavsiyeden hayır gelir mi?

Şimdi de şöyle bir tavsiye verilsin: “Her anını farkındalıkla yaşa. Modern dünyanın koşturmacasından çık. Sadece dur ve düşün, ne hissettiğini, kim olduğunu düşün.” Ne sevimli bir öğüt. Peki böyle bir öğüt aşırı öz farkındalıktan hiçbir şey yapamaz hale gelmiş ikinci kişide işe yarar mı?

Başka bir örnek verelim. Kimi insanlar sahip oldukları zaman ve enerjinin neredeyse tamamını başkalarına ayırma eğilimindedirler. Kendilerinden talep edilen her şeyi yapmak zorunda hissederler. Bunun genelde iki sebebi vardır: Kötü biri olarak algılanma korkusu ve diğer insanı kaybetme korkusu. Böyle insanlar genellikle bir grup insanla sürekli bağlantı halindedir. İlişkilerinin kalitesi her zaman harika olmasa da hiçbir zaman tam olarak yalnız kalmazlar. Peki bu kazanç için kendi hayatını ve ihtiyaçlarını rafa kaldırmaya değer mi? Kişisel gelişim bas bas değmediğini söyler -ki haklıdır- ve bol bol tavsiye verir. Yukarıda bahsettiğim gibi davranan bir insan bu tavsiyelerden fayda görebilir ama öncelikle bu tavsiyenin bize uygunluğundan emin olmalıyız çünkü kimi insanlar zaman ve enerjilerinin neredeyse tamamını kendilerine ayırma eğilimindedirler. Günümüz kişisel gelişim dünyasında bu muhteşem bir şey olarak görülür çünkü bunun ne kadar uca gidebileceğinden ve bu konuda aşırıya kaçan kişiyi ne kadar olumsuz etkileyebileceğinden haberdar olan çok az insan vardır. Bunlar da bizzat bundan mustarip olan insanlardır. Bu insanlar diğerlerine vakit ayırmamak konusunda bilinçsizce o kadar aşırıya kaçarlar ki insansızlaşırlar. Diğerlerine, onlarla oturup sohbet edecek kadar bile vakit ayırmayabilirler ve haliyle farkında olmadan insanlarla bağlarını koparmaya başlarlar. Bu düzeyde bir yalnızlık başta kişiye zaman ve özgürlük veriyor gibi görünse de kimseye iyi gelmez çünkü yalnızlığın özgürlük getirebilmesi için yalnız olmak istemediğimiz bir anda bu yalnızlığı bozabiliyor olmamız gerekir. Kişi, biriyle konuşmak istediğinde konuşabileceği kimseyi bulamıyorsa yalnızlık, özgürlük olmaktan çıkar ve hapse döner. Piyasada dönen “Zamanını kendine ayır!” tavsiyeleri bu eğilimdeki insanları, eğilimine teslim olup uç noktaya gitmek konusunda teşvik eder.

Örnekler artırılabilir, ana fikirse aynı. Herkese her reçete olmaz. Karşıdakinin kim olduğu dikkate alınmadan verilen tavsiyeleri alırken biz kendimizi dikkate alalım. Kendi aşırılıklarımız ve eksikliklerimize yönelik davranalım.

Bir tavsiye çok hoşunuza gitmişse ve “Ben bunu zevkle yaparım.” diye düşünmüşseniz bir daha düşünün. Tavsiyeyi bu kadar sevmenizin ve size bu kadar kolay gelmesinin sebebi belki de ona ihtiyacınızın olmamasıdır.

Fark etmişsinizdir sürekli dengeyi bulmayı esas aldık. Bu belki de içinde yaşadığımız dünyanın en sıkıcı gerçeklerinden biri. Uçlar çekicidir üstelik insanların kendilerini özel hissetmesine yardım eder. Kitap ve film karakterleri genellikle insanların kolayca kavrayıp kategorize edebilmesi için basit ve uç tipler şeklinde yazılır ama gerçek hayatta işler böyle yürümüyor. Havalı kitap karakterleri bu karizmanın çoğunu marjinalliklerine de borçlu olsalar sağlıklı olanın dengeli olan olduğunu ne kadar çabuk kabullenirsek o kadar iyi.

Kaynakça:

https://www.pexels.com/photo/black-withered-tree-surounded-by-body-of-water-2138922/

Yazar: Ruken Ok

İnternet sitesi https://mubatblog.online
Yazı oluşturuldu 180

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

English EN Français FR Español ES Türkçe TR
%d blogcu bunu beğendi: