AFFET, MUTLULUK SENDE KALSIN!

Şöyle bir düşünün. Hepimizin mutlaka affedemediği ve bu nedenle yüreğinden bir türlü uğurlayamadığı insanlar vardır. Öyle ki bu insanlar,  şüphesiz belleğimizde en hatırlı yere sahiptir.                                                                                      

   Affetmek, zor  iş.  Bu, su götürmez bir gerçek. Hele söz konusu sevdiklerimizse, kıymet verdiklerimizse, zorluk daha da katlanıyor. Çünkü sevdiklerimize olan büyük beklentilerimiz ve bu beklentilerin birer hayal kırıklığına dönüşmesi, hüsranla sonuçlanması; incinmeye zaten meyilli gönüllerimizi derinden yaralıyor. 

Zayıf insanlar, intikam alır.

Güçlü insanlar,affeder.

Zeki insanlar, umursamaz.

Konfüçyüs

   Çok inanmışsan, çok aldanmışsan; feci incinmişsindir ve çok incinmişlerin yaralarını sarmak hiç de kolay değildir. İncitilmiş sevgiler, nefretleri doğurur. Nefret; sanıldığının aksine sevgiden çok uzak düşen bir kavram değildir. Nefret, incitilmiş sevgilerin küskün ve hırçın çocuğudur ve bu çocuk çoklukla bedel ödetmeye söz vermiştir. İntikam almak,  bu yangına ne kadar su serper o da tartışılır.     Konfüçyüs, “İntikam yolculuğuna çıkacaksan, kendin için de bir mezar kaz.” der. Yine benzer bir görüşle Gandhi, “İntikamı sevmem. Çünkü beni ısıran bir köpeği, ben de ısırayım diye ömrümü onun peşinden koşarak geçiremem.” der. Bazı insanlar, intikam için yıllarca pusuda beklerler. Doğrudur, intikam soğuk yenen bir yemektir ama o yemek bazen o kadar çok bekler ki; beklerken kokuşur. Sofraya birlikte oturulur ve kaçınılmaz bir şekilde zehirden herkes kendi payını alır. Bence en çok da sofrayı kuran zehirlenir. 

    Birisine, size yaptıkları için bedel ödettiğinizde aldığınız haz; bu anı beklerken geçen zamanda kaçırdıklarınızı telafi etmez. Bu, çöpten toplayarak hazırladığınız bir ziyafete benzer. Çok da sağlıklı değil öyle değil mi? Böyle bir ziyafet, ruhunuzu ne kadar besleyebilir? Oysa düşmanını avlamaya çalışan bir avcı gibi pusuda beklemek yerine, hayata karışıp onun eşsiz renklerinden nasiplendiyseniz, o insanı affedip yolunuza devam ettiyseniz, çok daha sağlıklı bir ruha sahip olmanız olasıdır.

  Affetmek; çok genel bir yanılgıyla, affedilene sunulan bir lütuf değildir. O kişiyi suçsuz bulmak, hayatına tekrar almak değildir. Affetmek, her şeyden önce insanın kendisine bahşettiği ve bence borçlu da olduğu bir özgürleşme ve iyileşme hareketidir. Schiller’e göre affetmek ve unutmak; iyi insanların intikamıdır. Belki unutmak çok mümkün olmayabilir ama onu belleğimizde yeniden yapılandırıp hak ettiği yere koyabiliriz. Çünkü bir kişiden nefret ettiğinizde onu hak ettiğinden çok daha üstün bir yere koyarsınız. Konfüçyüs’e göre birinden nefret ediyorsan ona yenilmişsin demektir.  Oysa affetmek, bizi üzen kişiye kazandığımız bir zaferdir. Artık zihinsel unutma gerçekleşmese de duygusal unutma gerçekleşecektir ve bu sizi bir tüyden daha hafif hissettirebilir. 

   Bazen affetmemiz gereken kendimiz olduğunda, zalim bir yargıçtan farksız olabiliriz. Belki de kendimizi affedemediğimizden başkalarını da affetmekte zorlanırız. Affetmekte ilkin kendimizden başlayalım. Ne dersiniz? Kendisiyle barışık olanın kimseyle derdi olmaz çünkü. 

   Tekrar vurgulamak istiyorum. Affetmek, zor  iş. Güçlü bir karakter ve irade istiyor. O gücü henüz kendinizde bulamıyorsanız o zaman zekice davranın ve umursamayın. 

Görseller:

https://psikoloji-psikiyatri.com/affetmek/.

https://www.bilgikilavuzu.com/affetmek-ne-degildir/’ dan faydanılmıştır.

Yazar:Sezen Güzel

İnternet sitesi https://mubatblog.online
Yazı oluşturuldu 180

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

English EN Français FR Español ES Türkçe TR
%d blogcu bunu beğendi: