Bugün çok özel bir gün. Neden mi?
Farkında olmadan eskittiğiniz maskenizle yaşarken hayatın size hiç yeni bir maske sunduğu oldu mu?
Ya da maskeniz eskirken yüzünüzün de eskidiğini fark ettiğiniz oldu mu?
Ya da onca yılı hayatınıza sığdırmanıza rağmen maskenizin hiç eskimediği oldu mu?
Bugün tıpkı diğer günler gibi maskeli balo günü. Yalnız tek farkla!..
Bugün maskeli baloda maskesi yeni gibi duran biriyle tanıştım. Halbuki yaşlıydı. Nasıl bu kadar maskesi yeni görünüyor olabilirdi ki? Belki hayat ona yeni bir maske vermişti. Belki maskesini korumak için başka bir maskeyi eskitmişti. Belki de maskesinden çok gerçek yüzünü göstermişti insanlara… Ama bugün maskeli baloydu tıpkı diğer günlerdeki gibi. Bugün herkes maskeli olmak zorundaydı. İlk gözüme çarpan yepyeni maskesiyle o oldu. Yanına gittim. Gayet kibar ve saygılıydı. Olması gerektiği gibi çünkü maskelerimizle hepimiz günlük yaşantımızda kibar, saygılı ya da iyimser oluruz. Aslında gerçek yüzümüz pek de böyle değildir çoğu zaman ve bunu gölgelemek adına maskemizi takarız. Tuhaf olan şeyse bütün bu iyimserlikler maskemizi eskitirken onunkinin hala yeni gibi durması. İyi biri olmak için maskeye ihtiyaç duymamış belli ki.
Yine de merakıma yenik düşüp:
-Maskeniz yeni gibi duruyor acaba hayat size yeni bir maske mi verdi, diye sordum.
Cevabı net bir şekilde “hayır” oldu. O kadar soğuk ve net bir hayırdı ki bu, soruyu sormak beni utandırmıştı. Hiç tanımadığım bir insanın karakterini sorgulamak büyüp bir ayıp olmuştu. Sanırım bu hatamdan dolayı uzaklaştı benden. Bir anda gitti.
Bense kendimi suçlamayı bırakıp balodaki diğer insanlarla konuşmaya başladım. Kimisini eskiden tanıyordum. Nedense çoğu maskeli haliyle tanıdığım insanlarmış onu fark ettim. Aslında ben de farkında olmadan bir çok insana kendimi maskeli tanıtmışım. Sizde de öyle değil mi? Günlük yaşantımızda yüzümüze taktığımız maskelerle konuşur öyle yaşarız. Akşam olduğunda herkesten uzaklaşınca maskemizi çıkarır asıl kendimizle kalırız.
Bunları düşünürken az önce konuştuğum kişi yanıma geldi. Bir anda benimle iletişimi koparan bu kişi şimdi de benimle iletişim kurmak için can atıyordu. Anlam veremesem de yine de konuşmaya başladık. Kibar ve saygılı olmasının yanında müthiş derecede alçakgönüllü olduğunu da fark ettim. Maskem çok eski olmasına rağmen sanki çok iyi bir insanmışım gibi hissettirdi beni bana. Sanki tek doğru benmişim gibi, tek doğru benim yaptığımmış gibi, tek doğru benim sözlerimmiş gibi… Mutlu oldum açıkcası, kimse böylesine beni övmemişti daha önce. Tanıdığım kimse bu kadar mükemmel davranmamıştı. Maskesinin bu denli yeni gibi durması aslında kendisinin mükemmel olmasıymış anladım. Bunu ona söyleyince mutlu oldu. Mutlu oldu olmasına ama bir anda değişti. Sanki bu cümlemi bekliyordu değişmek için, sanki hayat bu cümleyle şifre kurmuş gibiydi ona. Biri ona bu cümleyi söyleyecek ve kilit açılacak. Bir anda maskesini çıkardı. Yeni gibi duran maskesinin altından çok mu çok eski bir maske çıktı. Nasıl olur? Bu duruma şaşırdığımı fark etti:
-Neden şaşırdınız? Bu kadar mükemmel kamufle olduğum için mi?
Evet doğru duydunuz; “Kamufle” Narsist birey kendisini toplum içerisinde çok iyi kamufle eder. Hatta en iyi kendisiymiş gibi gözükür, en iyi maskelerini takar yüzüne. Her zaman yenidir maskeleri. Ta ki bir insan onun kamufle oluşuna tam anlamıyla aldandığı zaman. Aslında baktığınızda her hikayenin ortak bir dili var. Her hikaye olması gerektiği gibi başlar. Sonra narsist birey bir müddet kendisini geri çeker kusurlarının görünmemesi için. Daha sonra en iyi maskesiyle geri gelir. O kadar iyidir ki davranışları, onun mükemmel olduğuna inanırsınız. İşte tam da bu noktada narsist kimlik ortaya çıkar çünkü asıl narsistlik kişinin kendisini kusursuz görmesiyle değil karşısındaki insanın onu kusursuz görmesiyle başlar. Narsist birey de tıpkı diğer insanlar gibi maske takmaktan yorulur bu yüzden kendisinin mükemmel olduğuna inanmış kişilerin yanında maskelerini çıkarır ve o peri masalı gibi mükemmel giden her şey o anda son bulur, tersine döner.
“Bana narsist olduğumu söylediğin gün, sadece sustum. Sen o günün benim miladım olmasını umut ederken ya da benim hakkımda büyük bir keşif yapmış edasıyla benden ödül beklerken bense bugün hava ne kadar soğuk tarzı bir cümle duymuşum gibi sana sadece susarak hak verdim. Bundan sonra her şey değişecekti sana göre. Oysa değişimin kendisini sevmemiştin sen. Değişmemden korktun. Değiştiğimde ise tekrar değişmemi bekledin. Halbuki değişen ben değildim sendin. Günden güne güçsüzleşen biriydin sen. Beni bırakıp gitmek varken sanki aramızda görünmeyen bir kelepçe vardı seni bana bağlayan, beni bana bağlayan. Ben buradaydım işte, seni bensiz bırakmayacak kadar düşünceliydim. Seni sensiz yaşamak korkutmazdı beni. Ya seni bensiz yaşasaydım, o zaman ne olurdu halin, duyuyor musun hiç’liğin sesini? Ben duyuyorum bensiz hiçliğin sesini, seni…”
Kaynakça:
https://www.narsistlemucadele.com/?m=1
Yazar: Dilara Nur Turan