Prometheus, Yunan mitolojisinde insanlığa ateşi hediye eden titan olarak bilinir. Bu eylemi neticesinde Olimpos tanrısı Zeus tarafından Kafkas dağlarına zincirlenerek her gün bir kartalın karaciğerini yemesi ile cezalandırılır. Her gün kendini yenileyecek olan karaciğer Prometheus’un sonsuz bir işkenceye maruz kalmasına sebep olacaktır.
Prometheus, Titanlar ve Zeus’un liderlik ettiği Olimpos tanrıları arasındaki savaşın elebaşıdır. Ancak, Titanlar hileli tavsiyesini dinlemeyince taraf değiştirip Olimposlulara katılır.
Mitlere göre Prometheus ve kardeşi Epimetheus insanlara armağanlar vermek ve bu sayede onların gelişmelerini ve hayatta kalmalarını sağlamak ile görevlendirilmişlerdir.
Epimetheus, insanlara kürkler ve kanatlar dağıtır ancak zamanla verecek armağanı kalmaz. Bundan dolayı insanların çıplak ve zayıf haline üzülen Prometheus, Hephaistos ve Athena’nın atölyesine girip ateşi bir rezene oyuğuna saklayarak çalar. Bu değerli armağanı insanlığa hediye eden Prometheus, onların demir işçiliği yapmalarına ve hayat zorluklarıyla mücadele etmelerine yardım etmiştir. İnsanlığa ateşi hediye ederek onların gelişmesine ön ayak olan Prometheus çoğu zaman bilim ve kültür ile ilişkilendirilmiştir.
Prometheus’un hırsızlığına öfkelenen Zeus, onu doğuya belki de Kafkasya’ya, bir kayalığa zincirler. Daha da kötüsü Zeus, her gün Titan’ın karaciğerini yemesi için bir kartal gönderir, her gün karaciğeri kendini yenileyen Titan’ın sonsuz işkencesi başlamıştır. Bu işkence Zeus’un oğlu Herkül’ün kartalı öldürmesi ile son bulur.
Belki de biz ölümlülerin sıradan karaciğerleri hiçbir zaman Prometheus’unki gibi mitlere konu olmayacak ama karaciğerle ilişkili mekanizmalarda gerçekleşecek herhangi bir problemin sonuçları kendi küçük dünyamızı sarsacak kadar ciddi olabilir.
Kolesterol; insanlarda, hücre zarının yapısına katılmak, D vitamini ve steroid yapılı hormonlar için öncül molekül olmak gibi birçok önemli fonksiyon gösteren steroid alkoldür. Karaciğer, vücudun kolesterol biyosentezini denetleyen bir role sahiptir. Kolesterol, diyetle dışarıdan alınabilirken extrahepatic dokulardan veya karaciğerden de novo olarak sentezlenebilir. İnsanlarda kolesterol alımı ve atılımı arasındaki denge kesin değildir. Bu durum kolesterolün özellikle damarların endotel tabakaları arasında kademeli birikimine sebep olabilir. Bu birikim plak oluşumuyla devam ederse, atherosclerosis’e ve cardio-, cerebro-, peripheral vascular hastalıklara sebep olabilir.
Kolesterollerin kanda taşınabilmeleri için önce esterife edilip kolesteril esterlerin oluşması ve bunların lipid taşıyıcı lipoproteinlerle paket edilmeleri gerekir.
Plasma Lipoproteinleri
Plasma lipoproteinleri lipid ve protein (apoprotein) içeren küresel makromoleküllerdir. Lipoproteinler chylomicronları, VLDL partiküllerini (very low density lipoproteins), LDL partiküllerini (low density lipoproteins) ve HDL partiküllerini (high density lipoproteins) içerir. Lipidler hidrofobik moleküller olduğundan kanda yalın halde taşınamazlar. Lipoproteinler yapılarındaki lipidleri çözünebilir halde tutar ve kanda taşınabilir hale getirir.
LDL partikülleri çokça kolesterol ve kolesteril ester taşır. Plazma kolesterolünün %70’i LDL partiküllerindedir. Anlaşılabildiği üzere LDL partiküllerinin ana görevi kolesterolü peripheral dokulara taşımak veya karaciğere yeniden göndermektir. İçeriklerinde bulunan apoprotein-B-100 LDL partiküllerinin peripheral dokular tarafından tanınmasını ve partiküllerin endositoz ile hücre içine alınmasını sağlayan reseptör görevindeki moleküldür.
Makrofajlar yüksek seviyede scavenger (çapulcu) reseptör aktivitesi gösterirler. Bu özel reseptörler LDL partiküllerinin yapısını modifiye ederek endositoz ile hücre içine girişini sağlarlar. Normalde LDL’nin hücre içine alınması hücre içindeki kolesterol miktarıyla regüle edilirken scavenger reseptörler için aynı durum söz konusu değildir. Böylelikle fazla kolesteril esterler makrofajlarda birikir ve bu hücrelerin “foam” (köpük) hücrelerine dönüşmelerine sebep olur. Bu hücreler de artherosclerotic plağın oluşmasına katkıda bulunan yapılardır.
Kolesterolün seviyesinin çok artmasının birçok sebebi olmakla birlikte yanlış diyet uygulanması bu sebeplerden biridir.
Tip2B hypercholesterolaemina popülasyonun %2 ila %8ini etkiler durumdadır. Kanda hem LDL hem de VLDL’nin artışı görülür. Obezite, hipotriodizm, diyabet, diyetle beraber çok fazla kolesterol alımı gibi sebepleri vardır ve popülasyonu en çok etkileyen tiptir. Yani diyetin düzenlenmesi ve yeterli egzersiz LDL kolesterol seviyelerinin düşmesine yardımcı olabilir.
Yaşam tarzı değişikliklerinin yeterli olmadığı durumlarda tıbbi tedavi yolları izlenebilir.
Kolesterol biyosentezinin ilk reaksiyonu HMG-CoA molekülünün HMG-CoA reductase enzimi ile indirgenerek mevalonate’i oluşturmasıdır. Bu aşamada HMG-CoA reductase enzimini inhibe edecek statin denen moleküller, biyosentezin ilk aşamasını baskıladığı için kandaki LDL konsantrasyonu azalmış olacaktır. 1990’dan beri statin tedavisi cardiovascular hastalıklar üzerinde önemli etkiler göstermiştir ve kullanımı gittikçe yaygınlaşmıştır. Bununla beraber statinlerin etkisi üzerine birçok klinik çalışma yapılmıştır. Bu çalışmaların birinden alınan veriler statinlerin ölüm oranlarında meydana getirdikleri düşüşü gösteriyor.
Cardiovascular sebeplerden 7864 ölümü de içeren toplam 14878 ölüm oldu. Statin tedavisini alan 86328 kişilik hasta grubunda 7004 (%8.1) ölüm oldu. 80365 kişilik kontrol grubunda (Statin tedavisini almayan grup) 7713 (%9.5) ölüm oldu. Bu durum tüm sebeplere bağlı ölüm oranlarında %10luk (P≤0.0001) bir düşüş olduğunu gösteriyor. LDL seviyelerindeki her %10luk düşüş risk oranında %1.1lik bir azalma ile ilişkili tutuluyor. Tüm sebeplere bağlı ölüm oranlarındaki ciddi düşüş başlıca cardiovascular hastalıklara bağlı ölümlerdeki %20lik düşüş ile ilişkilendiriliyor. Tek değişkenli regression uygulandığında LDL seviyelerindeki her %10luk düşüşün cardiovascular sebeplere bağlı ölümlerde %5.6lık (P≤0.001) bir risk düşüşüne sebep olduğu görülüyor.
Referanslar:
Lippincotts Illustrated Reviews Biochemistry
Textbook of Medical Biochemistry, Dinesh Puri
Bergheanu, S. C., M. C. Bodde, and J. W. Jukema. “Pathophysiology and treatment of atherosclerosis.” Netherlands Heart Journal 25.4 (2017): 231-242.
Mills, E. J., et al. “Efficacy and safety of statin treatment for cardiovascular disease: a network meta-analysis of 170 255 patients from 76 randomized trials.” QJM: An International Journal of Medicine 104.2 (2011): 109-124.
World History Encyclopedi Prometheus https://www.worldhistory.org/Prometheus/
Fotoğraf: https://med.stanford.edu/news/all-news/2020/06/unregulated-artery-cell-growth-may-drive-atherosclerosis/_jcr_content/main/image.img.476.high.jpg/atherosclerosis-web.jpg
Yazar: Pelin Erdoğan