GRAMMY ADAYI ANADOLU ROCK GRUBU “ALTIN GÜN”

2020 En İyi Dünya Müziği Dalında Grammy adayı olan ve 70’ler Türkçe Rock ve türkü coverları yapan Altın Gün grubu, 3 yıl gibi kısa bir sürede bu başarısını nasıl elde etti? Fransa, Almanya ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinde radyolarda sürekli çalan, bütün konserleri sold out olan, Alicia Keys’in bile bangır bangır dinlediği, New York Times’ın yazdığı bu ünlü grup neden Türkiye’de bilinmiyor ya da değer görmüyor? Peki Nisa, grup hakkında senin düşüncelerin ne?

Yazı planım

  1. Kısa ve acısız şekilde grubun kuruluşunu anlatmaya çalışacağım.
  2. “Bu grup ve bu tür Avrupa’da nasıl bu kadar patladı, Türkiye’de ise neden desteklenmiyor?” sorusuna cevap arayacağız.
  3. En beğendiğim şarkılarını ve albümlerini konuşacağız.
  4. Acı ve tatlı yanları ile grubu hem övelim hem gömelim köşesi ise olmazsa olmazımız.
  5. Gruba yapılan farklı yorumlar ile bitireceğiz.

    Grup 2017 Yılında Hollanda’da kuruluyor. Grubun fikir babası basçı Jasper Verhulst, çevresindeki arkadaşlarını çok etkilendiği Türk Rock (70’li yıllar) ve türkü coverları yapmaya ikna ediyor. Daha sonra bu proje için Facebook’a ilan veriyor ve bu ilanı gören 2 Türk de bu gruba katılıyor. Böylece 6 kişilik kemik kadro oluşmuş oluyor. (Ben Ride, Nic Mauskovic, Gino Groeneveld, Merve Daşdemir ve Erdinç Ecevit Yıldız)

   Altın Gün adı ise çeviri harikası zira “Golden Day” isminin birebir çevirisi ile konuyor. Jasper, daha sonra bizim kültürümüzdeki “altın günü” konseptini de öğrenince hoş bir tesadüf olduğunu düşünmüş.

   Peki bu grup neler coverlıyor? Avrupa’da neden bu kadar dinleniyor?

Elijah Wood’un Selda Bağcan hayranlığı

Yüzüğü kaybeden abimizin (Frodo karakteriyle Elijah Wood) yolda Selda Bağcan’a rastlaması ile zaten patlamış olan bu Türk Rock akımı ve soundlarının pyschedelic formda tekrardan canlandırılması, burun kıvrılan türkülerin yeni nesile dinletilmesi üzerine kurulmuş olan bu tür ve bu grup altın çağını yaşıyor. Avrupa’ya ve Alicia Keys’e bu kadar otantik gelen şarkı ise Halkalı Şeker. Hayır dalga falan geçmiyorum gerçekten öyle. Süpürgesi Yoncadan, Goca Dünya, Halkalı Şeker gibi şarkıları bangır bangır Avrupa radyolarında çalınıyor ve konserlerinde Hollandalılar, Fransızlar göbek atmaya çalışıyor. Şarkıların neşeli melodisi ve folklorik ezgilerini seviyormuş yabancı dinleyiciler. Bunun tersine ise ne zaman bir Türk arkadaşıma önersem ya dalga geçer bir tavırla (türkü söyledikleri için) ya da çok sert eleştirel bir tepkiyle (türkü coverladıkları için) karşılaştım. Bu aslında hem doğal hem de olmaması gereken bir davranış biçimi. Ancak önyargıları aşıp bu müziği kabullenebilir miyiz işte onu bilmiyorum.

ABD, Portland konseri (Mayıs 2020): Merve, Amerikalılara oyun havasını oynamayı öğretiyor. Erdinç, bağlamasıyla ortamı coşturuyor. Elimizde bu kadar beğenilen bir tür ve müzik varken bütün dünya göbek atmayı öğrenmesin mi yani?

Grubun şu anda sadece coverlardan oluşan 3 albümü ve 8 teklisi var. Ben son albümde orijinal şarkılar bekliyordum ancak “Yol” albümü birkaç şarkı hariç beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı, geleneksel ezgilerden uzaklaşıp daha pop soundları kullanmaları kaçınılmaz olsa da, bu kadar erken beklemiyordum sanırım. 2019 yılında çıkan “Gece” albümü ise tadından yenmez; hareketli şarkılar, orijinal ezgilerle zaten Grammy adayı olmaya hak kazanmıştı. 2018 “On” albümü ise başlangıç ve tanıtım albümü gibiydi. Bunun dışında KEXP canlı kayıtları ve ARTE konser çekimleri de çok kaliteli izlemenizi tavsiye ederim.

Biraz da haşlayalım köşemiz

   Peki Nisa bu kadar övdün güzel coverlar yapıyor, müziğimizi ve kültürümüzü dünyaya tanıtıyor falan filan anladık orayı, “hiç kötü yanı yok mu bu grubun?” derseniz hemen sıralayabilirim.

  1. Bir tek orijinal şarkıları bile yok. Başlı başına çok büyük bir sorun çünkü olanı değiştirmek görece daha kolaydır asıl zor yoktan bir şeyler oluşturmak ancak bunu yapamıyorsanız kendinize ait hiçbir şeyiniz yok demektir. Bu da kısır bir grup olduğunu gösterir. Kalıcı veya efsane olması çok zor çünkü bir noktada bu şarkıları daha iyi, daha farklı yorumlayan çıkabilir.
  2. Bu yorum çok kişisel olacak ancak solist Merve Daşdemir’in sesi bana çok yetersiz geliyor, şöyle çivi gibi bir kadın ses ve yüksek enerjiyle grup daha çok coşardı sanki. BBC röportajında çok fazla öne çıkmaya çalışmıştı, bende antipati oluşturmuş da olabilir.
  3. Bir de genel olarak yaptıkları şeyin özgün olmadığı ve “tiki, hippi” grubu oldukları eleştirilerini gördüm. Bu tam olarak yanlış olmasa da çok acımasızca bir eleştiri.

Farklı Yorumlar

  1. Ekşi yorumu (benbunickialirkendolar3) syf39: Adamlar Paris’te Süpürgesi Yoncadan çalıyor, siz beğenmiyorsunuz.
  2. Ekşi yorumu (hollowyears) syf43: Selda Bağcan ile tetiklenen bu rüzgar dindiğinde ne yapacakları merak konusu.
  3. Ekşi yorumu (rysak) syf44: Post-modern türkü grubu.
  4. Eflal (yaş: 13): Kızın sesi çok güzel ama şarkı çok eski.

Kaynakça

  Yazar:Rukiye Nisa Gündoğanlı

İnternet sitesi https://mubatblog.online
Yazı oluşturuldu 180

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

English EN Français FR Español ES Türkçe TR
%d blogcu bunu beğendi: