“Anı yaşamak” dendiğinde aklınızda ne canlanıyor? Dünyanın dört bir yanına yapılan geziler? Arkadaşlarla çılgın partiler? Birtakım yaramazlıklar? Bir kış günü manzaraya karşı ayaklarını uzatıp kitap okumak? Mum ışığında huzurlu bir yemek? Bunlar benim çevreme bu soruyu sorduğumda aldığım cevaplar. Kendilerini gerçekten dinleyerek mi yoksa filmlerden gördüklerine göre mi bu kalıpların zihinlerinde oluştuğunu ayırt edemesem de baktığım zaman hepsi de kendilerini mutlu edeceğini umdukları bir şeyler sayıyorlar. Kendilerine ayıracak vakitleri olduğunda yapmayı arzuladıkları şeyleri belki de…
İstenen şey güzeldir. Güzel olduğu için istenir. Anı yaşamak fikri de çok güzel ve yerinde bir fikir! Çünkü aslında her anlamda güzel geçen bir hayatın temelidir.
Yalnız anı yaşamanın güzelliğini ve hatta gerekliliğini konuşurken açıklamak istediğim bir nokta var. Çünkü “Anı yaşamak” dendiğinde “yarınlar yokmuş gibi keyfimize göre davranmak” anlaşılır çoğu zaman. Komplo teorisyenleri gibi olmak istemem ama belki de insanları büyüleyip sorumluluklarından alıkoymak amacıyla o şekilde lanse edildiği içindir, bilemiyorum.
Sebebi her ne olursa olsun “anı yaşamak” ifadesine yüklenmiş bu “yarınlar yokmuş gibi yaşama felsefesi” anlamı biraz çarpıtılmış bir anlam. Nitekim bu felsefi akımı başlatan “Carpe Diem” sözünün tam karşılığı “günü yakala”dır aslında. Bunu da, “içinde bulunduğumuz anın farkında olmak, bugünümüzün tadına varmak ve aynı zamanda yarınımızı da kaygılar beslemeden bugünden düşünmek” şeklinde yorumlamak daha doğru olacaktır.
İşte bu yüzden anı yaşamak, idealsizlik olmamalı. Tam aksine, bulunduğunuz anı yaşamak sizi geleceğe götürebilecek en iyi araçtır. Çünkü anı yaşamak demek, o anın hakkını vermek demektir.
Anı yaşamak, beklememektir aynı zamanda. Bir şeyler yapmak için başka şeylerin olmasını beklememek. Şimdi şu söylediğimi bir düşünün: sizce de çoğu zaman yapmak istediğimiz şeyleri yapmak için birtakım hedefleri geçmemiz gerekiyormuş gibi davranmıyor muyuz? Yaşamak demiyorum, davranmak diyorum. Çünkü hayata başlamak için geçmemiz gerektiğini sandığımız hedeflere koşarken duraklattığımız hayatımız yerinde durmuyor, geçen günler, aylar, ve yıllarla birlikte akıp gidiyor. Ailemizle bir saat sohbet etmek, veya arkadaşlarımızla bir kahve içmek için sınavlarımızı geçmiş olmayı beklerken anne ve babamız, dede ve ninelerimiz yaşlanıyor, kardeşlerimiz büyüyor, arkadaşlarımız kendi hayatlarını çizip herkes kendi yoluna gidiyor. Gitmiyor mu? Hayat akıp giderken biz yaşamak için neyi beklemiş oluyoruz? Biz bir şeyleri bekliyoruz ama hayat bizi bekliyor mu?
Veya bazen bir şeyler öğrenmek için kitabın başına oturmamız gerektiğini düşünmüyor muyuz? Oysa rastgele bir notun rastgele bir sayfasını açıp okuduğumuzda sınavda sorusunun çıkması çoğumuzun başına gelmiştir. Ve o soruyu bu sayede yapmışızdır. Eğer ders çalışmak için masaya oturup notu en baştan okuma motivasyonumuzun gelmesini bekleseydik, belki de o bilgi dikkatimizi çekip zihnimize kazınmayacak ve sorunun cevabını bilemeyecektik?
İşte anı yaşamak bence sınırlı olan vaktimizin kıymetini bilmek, bu vakitleri güzel ve faydalı anlarla doldurarak hakkını vermek, ve harekete geçmek için beklememektir.
Kendiniz de durup düşündüğünüzde hayatınızda varsa beklettiğiniz birçok şeyi farkedebilirsiniz. Sağlıklı bir vücuda kavuşmak için uygulamaya karar verdiğiniz diyete başlamak için pazartesiyi, sınava hazırlanmak amacıyla hazırladığınız çalışma programına başlamak için yarın sabah erkenden kalkmayı bekliyor olabilirsiniz.
Beklemeyin, şimdi harekete geçin!
Günü yakalayın ve yaşanmış “an”larınızı biriktirmeye şimdi başlayın.
Kaynakça:
https://pixabay.com/photos/quotes-carpe-diem-word-diem-729173/
Yazar:Ayşegül Demirkol