Gerilim filmlerinin babası Alfred Hitchcock pek çok insan tarafından bir sinema dehası olarak görülür. İngiliz yönetmen aslında mühendislik eğitimi almış daha sonradan sinemaya geçiş yapmış. Başlangıçta sessiz filmlerin ara yazı tasarımlarını hazırlayan Hitchcock sinema öğrenmenin en iyi yolunun sessiz film çekmeye çalışmak olduğunu söyler. Asıl sinema, seyirciye istediğini konuşmadan anlatabilmektir.
Çoğu büyük insan gibi onun da çocukluk yılları çok güzel geçmemiş. Anne ve babasının kendine has terbiye yöntemleri Hitchcock’da travmatik etiler yaratdı. Örneğin annesinin onu zaman zaman ceza olarak yatağının önünde saatlerce tek ayak üstünde bekletmesi ileriki filmlerinde kaçık anne tiplemesini kullanmasını sağladı.
Babası, henüz beş yaşındayken eline bir not tutuşturup onu karakola gönderdi. Notu okuyan polis, babasının isteğini yerine getirerek Alfred’i hücreye attı. 10 dakika sonra da “Kötü çocukların başına böyle şeyler gelir” diyerek bıraktı. O günden geriye, polis tarafından suçsuz yere cezalandırılma korkusu kaldı. Bu temayı ileride filmlerinde sıkça kullandı.
Hitchcock’un tuhaf bir espri anlayışı vardı, öyle ki 60’ların en çok sansasyon yaratan korku filmi Psyco’dan pek çok röportajında “gülmek için yapılmış eğlenceli bir film” olarak bahseder.
Sapık (Psycho)
Bloch’un Wisconsinli katil Ed Gein’den esinlenerek yazdığı romanından Hitchcock’un 1960’ta uyarladığı Sapık (Psycho) devrinin çok ötesindeydi. O zamanlar Amerika mükemmelliğin başkentiydi. Psycho’daki Norman karakteri gibi takıntılı karakterler veya kan ve ölüm sahneleri Amerikan Rüyası’nın epey dışında, idealikten uzak ve dönemin amerikan hükümetinin insanlara göstermek istemeyeceği tarzda şeylerdi. ABD’de sansürün baskın olduğu bu yıllarda Hitchcock söylemek istediklerini açıktan anlatamasa da hep bir yolunu buldu. Özellikle pek çok farklı planla çekip kurguladığı duş sahnesinde, bıçağın saplandığını bir kere bile göstermeden tüm dehasını ortaya koydu. O yıllarda daha önce böyle bir şey yapılmamıştı ve Psycho gösterime çıktığı anda büyük sansasyon yarattı. Filmde gerilim o kadar yüksekti ki, ilk gösteriminde seyirciler arasında çığlık atanlar, bayılanlar oldu. Dünyada en çok iş yapan ve kapalı gişe oynayan filmlerinden biri olan Sapık, kült filmler listesine adını yazdırmıştır.
Kuşlar (The Birds)
Hitchcock, Kuzey Kalifoniya’da tatil yaparken okuduğu bir haber ve Daphne du Maurier’in kısa bir öyküsünü birleştirdi ve 1963’te bu filmi çekti. Bodega sahiline saldıran farklı türlerden kuşların yol açtığı dehşeti anlatan Kuşlar (The Birds), kendinden sonra, doğanın insandan öç almasını işleyen pek çok filme öncülük edip bir klasiğe dönüştü.
Film çekilirken başrol oyuncusu Tippi Hendren gerçekten kuşların saldırısına uğradı. Ünlü yönetmen ve başrol oyuncusu arasında birtakım tatsız olaylar yaşandı. Tippi Hendren Hitchcock’un filmin çekimleri sırasında limuzinde kendisine saldırdığını ve onu öpmeye çalıştığını öne sürdü. Kuşlar’ın çekimi sırasında yaşananlar 2012 yapımı The Girl filmine konu oldu.
Hitchcock’un kendi fimlerinde rol alıyordu. Sapık’ta kovboy şapkasıyla yol kenarında bekledi. Kuşlar’da dükkândan küçük köpeklerle çıktı. Kamerada sadece birkaç saniyeliğine görünen bu roller başta ihtiyaçtan doğmuştu. Daha sonraları bunlara cameo roller denildi ve başka yönetmenler de filmlerinde cameo rollerde yer almaya başladı. Bu olay seyirci tarafından çok sevildi öyle ki seyirciler Hitchcock’un yer aldığı sahneyi bulmaya çalışmaktan filme odaklanamıyorlardı.
“Perdede görünmem tamamen yaratıcılık zihniyetiyle yapılmıştı, perdeyi doldurmak zorundaydık. Sonradan bir batıl itikada, hatta bir ‘gag’a dönüştü. Ama artık oldukça sıkıntılı bir ‘gag’a dönüştü, ben de ilk beş dakikada görünmeye dikkat eder oldum, izleyici filmin gerisini rahat rahat izleyebilsin diye.”
Alfred Hitchcock
Kaynakça:
https://tr.wikipedia.org/wiki/Alfred_Hitchcock#İlk_sesli_filmleri
https://www.youtube.com/watch?v=5YSJGqIIa20
https://listelist.com/alfred-hitchcock-sinemasi/
Yazar:Gizem Yiğit