BEYNİN İRADE BARİYERİ: MİGREN

Migren, hasta yaşamında uzun yıllar var olan birkaç saatten birkaç haftaya kadar sürebilen genetik özelliklerin de gelişiminde etkili olabildiği tek taraflı baş ağrılarıdır. Migrene genel olarak kusma-bulantı ve ışık hassasiyeti de eşlik etmektedir. Migren ile ilgili ilk açıklama Antik Mısır’da yazılmış milattan önce Mezopotamya Tıp Dergisi olan Ebers Tıp Papirüsü’nde yer alır. Aretaeus tarafından ‘’Heterocrania’’ yani bölgesel ağrı olarak tanımlamıştır. Daha sonra Galen tarafından yarım baş anlamına gelen ‘’Hemicrania’’ terimi kullanılmış ve migren kelimesi buradan türemiştir.

Trepanasyon, M.Ö. 7000 yılında ruh çıkarma ve tedavi amaçlı olarak uygulanan delgi ameliyatıdır. Bu işlemin uygulandığı bazı kişiler yaşasa da pek çoğu enfeksiyon nedeniyle ölmüştür. Kötü ruhların kaçmasına izin verme inanışına dayanarak yapılan bu işlem 17. yüzyılda bir migren tedavi yöntemi olarak önerilmiştir.

Baş Ağrısı, George Cruikshank (1819)

Migren 4 dönemden oluşmaktadır: Prodrom, aura, baş ağrısı ve postdrom. Prodrom, santral sinir sisteminde hipotalamusun dopamin nörotransmitter aktivasyonuna bağlı olarak ortaya çıkan başlangıç belirtileridir. Her 10 hastadan 7’sinde migren baş ağrısı ortaya çıkmadan 24-48 saat öncesinde başlayan bu dönem kadınlarda erkeklere göre daha belirgin olarak kendini gösterir. Bu dönemin en sık belirtileri arasında esneme, duygu durum değişiklikleri, ense bölgesindeki belirtiler, ışık ve sese hassasiyet, görme bozukluğu, terleme gibi şikayetler yer alır.

Aura dönemi, beynin kortikal işlevlerindeki değişiklikler, kan dolaşımı ve sinir etkileşimleri nedeniyle ortaya çıkabilir. Kademeli olarak ilerleyen auralar genel olarak görsel şekilde kendisini gösterir ve 1 saat içerisinde de kaybolma eğilimindedir. Auralara pozitif ve negatif olarak çeşitli belirtiler eşlik edebilir. Pozitif belirtiler: kulak çınlaması, ses duyma, uyuşma, ritmik hareketlerin gerçekleştirilmesi gibi belirtilerdir. Negatif belirtiler ise: genel olarak sinir hücrelerinin fonksiyon kaybı olarak ifade edilebilir ve görme, işitme, duyusal ya da motor işlevlerde azalma olarak kendisini gösterir.

Baş ağrısı dönemi, kan dolaşımı ile ilgili değişikliklere ek olarak beyin sapı, talamus, hipotalamus ve beynin korteks bölgesindeki fonksiyonlardaki farklılıklar sonucu ortaya çıkar. Genel olarak tek taraflı ve zonklayıcı tarzda oluşan bu baş ağrısı ilk 1 saat içerisinde kötüleşme eğilimindedir. Bu ağrı günler boyunca devam edebilir. Hastalar karanlık ve sessiz ortamlarda kendilerini daha rahat hisseder. Baş ağrısı genel olarak uyku halinde gerileme gösterir.

Postdrom dönem, baş ağrısının gerilemesinden sonra kan dolaşımı ile ilgili değişikliklerin devam etmesi ile meydana gelir. Bu dönemde hareket ile ilişkili olarak baş ağrısının meydana geldiği bölgede tekrar ağrı hissedilmesi, bitkinlik, sersemlik, konsantrasyon güçlüğü veya coşkunluk gibi belirtiler ortaya çıkabilir.

Ayna Karşısındaki Kız, Pablo Picasso (1932)

Burada görmüş olduğumuz eser Picasso’nun ‘’Ayna Karşısındaki Kadın’’ eseridir. Picasso bu eserinde geçmiş ve geleceği tek bir düzlemde betimlemiş, kadın vücudunu hatları kalıplaşmış fikirlerden ziyade kusurlarıyla ve kübizm akımıyla harmanlamıştır. Eserlerinin migren krizleri başlamadan önce gördüğü auralarından parçalar taşıdığı düşünülmüş ve bu yüzden de eserlerine işlediği tüm bu fırça darbelerinin migren ataklarıyla bir alakası olup olmadığı tartışma konusu haline gelmiştir. Hollanda’dan Dr. Michel Ferrari’nin yorumuna göre Picasso’nun bazı eserlerindeki figürler, kriz esnasındaki görme anomalilerinin bir sonucudur. Dr. Ferrari’nin yakın zamanda yaptığı araştırmalar da migren hastalarının yapmış olduğu çizim, boyama ve diğer sanatsal çalışmalar üzerineydi. Dr. Ferrari bu örnekler ve Picasso’nun eserleri arasındaki ortak unsurun görsellerdeki yanıltıcı kırılmalar olduğunu fark etmişti. Dr. Ferrari bu veriler ışığında, ‘’Pablo Picasso’nun kadın yüzü resimlerinde görülen düşey yarıklar ve kayık yüz parçaları migren hastalarının gördüğü biçimlere fark edilir derecede benziyor.’’ ifadesini kullanmıştır. Ancak tüm bunlara rağmen Picasso hakkında resmi bir teşhis bulunmamaktadır.

Bir diğer örneğimiz: Scottie Pippen. Chicago Bulls efsanesi Scottie Pippen’ın, Michael Jordan’ın ‘’The Last Dance’’ belgeselinde tasvir edilme şeklinden memnun olmadığı iddia edilmişti. Bu olayın bizim konumuzla bağlantısı ise 1990 Doğu Konferansı Finalleri’ne dayanmakta. Bulls, yıllar sonra Pistons’u yenip NBA Finalleri’ne yükselme fırsatı bulmuştu. Ancak Detroit Pistons’a karşı oynanan bu maçta Pippen’ın migreni, Bulls’un yenilmesinin sebeplerinden biriydi çünkü Pippen migreni dolayısıyla bu maçta sadece 2 sayı atabilmişti.

Having a Migraine, Claude Monet

Peki, migreninizin resmini çizebilir misiniz?

Gördüklerini ve özellikle de doğayı ustaca tuvale aktaran Monet’in tabloları arasında bir tanesi var ki diğerleri gibi oldukça renkli ancak diğerlerinin aksine oldukça acı dolu bir anı temsil ediyor. “Having a Migraine” adını verdiği bu tablosunda Monet geçirdiği bir migren atağını resmetmiş. Üstelik resme bakarak auralı bir migren atağı geçirdiğini söylemek de mümkün. Kişiden kişiye değişse de en sık görülen aura görsel auradır. Bu hastalar görme alanlarında boşluklar (scotoma), zikzak çizgiler, parıltılı noktalar, yıldızımsı görüntüler, ışık patlamaları, görüşte bozukluk veya görme kaybı gibi sorunlar yaşayabiliyorlar. Ancak gördüğünüz gibi hiçbir şey sizden size ait olan yeteneği, çalışmayı alamıyor. Monet tüm ağrılarına karşı vazgeçmemiş ve onlara kararlılığının, iradesinin ve tabi ki yeteneğinin gücünü yine onları resmederek göstermiştir.

Tedavide genel ilke, migren ile yaşamayı ve ataklardan korunmayı hastalara öğretmektir. Şiddetli bir ağrı çekmelerine karşın hastalara, aslında migrenin zararsız bir durum olduğu ve tehlikeli bir hastalık olmadığı belirtilmeli; hastalar, beyin tümörü ve benzeri bir durumun olmadığı konusunda rahatlatılmalıdır. Hastaların değiştirebileceği şeyler olan tetikleyen faktörlerin bilinmesi ve bunlardan uzaklaşılması sağlanmalıdır. Migren hastaları rutinden uzaklaşmaya duyarlı oldukları için uyku ve yemek düzenleri sağlanmalıdır. Genelde mükemmeliyetçi, titiz oldukları bu konuda eğitim ve gerekirse ilaç tedavisi başlanmalıdır. Stresli bir dönemin bitiminden sonra da atak başlayabilir. Bir günlük tutulması tetikleyicilerin ortaya çıkarılması için faydalı olur. Bu belgeleme ayrıca, baş ağrısının sıklığını, alınan ilaçların kaydını sağlar ve doktoru olası aşırı ilaç kullanımı konusunda uyarır. Spesifik olmayan akut atak tedavisinde: ağrı kesiciler, nonsteroid antiinflamatuarlar, ve antiemetikler kullanılır. Spesifik akut tedavide: triptanlar ve ergo türevleri kullanılır. Profilaktik tedavide ise: beta blokerler, antikonvülzanlar, antidepresanlar, kalsiyum kanal blokerleri, serotonin antagonistleri ve Botulinum Toksini Tip A kullanılmaktadır.

Migren, baş ağrıları arasında en sık görülen ve ilaç tedavisiyle düzenlenen bir hastalıktır. Yine de tanısında hatalar yapılmakta, yetersiz tedaviler verilmekte ve bunlar hastalarda işgücü kaybına ve de gereksiz, aşırı ilaç kullanımına sebep olmaktadır. Bu nedenle hastaların migreni öğrenmeleri önemli olduğu kadar, başvurulan doktorun hızlı ve doğru tanıyla, uygun bir tedavi stratejisiyle yaklaşması da o derece önemlidir.

KAYNAKÇA

https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/53941

https://www.medicalpark.com.tr/migren/hg-1998

https://tr.wikipedia.org/wiki/Migren

Görseller

görsel1: https://tr.wikipedia.org/wiki/Migren#/media/Dosya:Cruikshank_-_The_Head_Ache.png

görsel2: https://sanatabasla.com/2013/03/ayna-karsisindaki-kiz-girl-before-a-mirror-picasso/

görsel3: https://tr.pinterest.com/pin/293930313152114662/

İnternet sitesi https://mubatblog.online
Yazı oluşturuldu 180

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

English EN Français FR Español ES Türkçe TR
%d blogcu bunu beğendi: