Robert Johnson’un hikayesi blues tarihinin en karanlık sayfalarından biri olarak geçer. Anlatılana göre genç Robert barlarda çıkmaya çalışan başarısız bir gitaristtir. İki akoru bile bir araya getiremezmiş. Kendisiyle çok dalga geçilmiş, sahneden inerken kalabalığın kahkahasını yarması gerekirmiş. Bir gün Robert ortadan kaybolmuş. Aradan geçen 1 yıldan sonra Robert, yabancı olmadığı o barın sahnesinde tanıdık gözlerin şaşkın bakışlarıyla sahnede tekrar görülmüş. Soluk ışık tenine vururken derin bir nefes almış ve çalmaya koyulmuş. İnsanlar kahka atmayı beklerken onun yerine ustalardan bile iyi çalan Robert ile karşılaşmışlar. Gitarı öyle iyi çalıyormuş ki izleyiciler görmese bunun sadece bir kişi tarafından çıkmasına inanamayacaklarmış. Kullandığı teknikler o dönemde görülmemiş nitelikte, parmaklarının çıkardığı sesler ise çömez Roberttan çıkamayacak kadar ileri derecedeymiş. Söylenene göre Robert bir dörtyola gider. Orda ellerini açar ve şeytanı çağırır. Şeytan, Robert’ın eski gitarını eline alır ve daha önce yapılmamış bir akor dizisi yapar. Bunun karşılığında Robert ona ruhunu satar.
Yerli halk, Bu bir yıllık sürede Robertı mezar başlarında gitar çalarken gördüğünü idda ediyormuş. Bazıları ise geceleri onun hala o dört yolla gittiğini söyler. Tabi Robert’ ın o hep gittiği barda, 27 yaşında, içtiği viskinin içine katılmış zehirle hayatını kaybettiği gerçeğini saymazsak…
Yazar: Kutay Kuzucu