2013 yapımı Jim Jarmusch imzalı “Sadece Aşıklar Hayatta Kalır” başyapıtı basitçe iki postmodern vampiri anlatan bir film diyebiliriz. Ama bu filmde gördüğümüz ve dinlediğimiz hiçbir şey basitçe yaşanan olaylara, dialoglara bağlı kalmıyor.
Başrolde bizi Tilda Swinton (Eve) ve Tom Hiddleston(Adam) karşılıyor. Birbirlerinden zıt iki karakterin tüm yaşanmışlıkların verdiği duyguyla beraber olması söz konusu. Tüm yaşanmışlıklardan bahsederken isimlerden de anlaşılacağı üzere referansları Adem ve Havva’dan başlayan bir yolculukları var. Bir nevi modern zamanın ilk insanları gibi düşünülebilir.
Filmin açılış sahnesinde Adam ve Eve’i farklı mekanlarda gözlerini kapamış bir şekilde kameranın döngüsel hareketleriyle izliyoruz. Bu sırada filmin karakteristik müziği Fallen in Love dinliyoruz. Gittikçe karakterlerin yüzlerine yaklaşılır ve Eve’in gözlerini açmasıyla kameranın döngüsel hareketi de son bulur. Şarkı da sona ermiştir. Filmin açılış sahnesi bir plağın dönüşünü andırır bu şekilde. Jarmush burada döngüsel zamanın altını koyu bir kalemle çizmek istiyor.
Zıt karakterlerin iki ayrı uçtan nasıl ortak bir noktada bütünleştiğine şahit oluyoruz. Sıcak ve mistik olan Tanca’da yaşayan Eve; soğuk ve karanlık olan Detroit’te yaşayan Adam karakterlerine paralel bir uyum gösteriyorlar yaşadıkları yer ile. Sohbetleri biz yaşayan ölüler olan “zombi”lere değiniyor elbette. Yüzyıllık deneyimleri neticesinde üzerinde yaşadığı dünyayı ve kaynaklarını sürekli tükettikleri için yargılarken, Havva’nın kardeşinin filmde yaptığı hatanın kendilerine ayna tutarak da eleştirdikleri zombiliğe benzerlik göstermesi Jarmush’un ince eleştirilerinden sadece biri.
Sadece zombilerle tanışmış değiller. Adam’ın kahramanlar diye söz ettiği Tesla, Schubert, Einstein, Darwin, Shakespeare… yüzyıllık yaşamlarından önümüze birçok edebi alıntı bırakıyor.
Yazar: Neval Köybaşı
Eve: Bana dolanıklık teorisini anlat. Einstein’ın “uzaktan gerçekleşen korkutucu eylem”ini. Kuantum teorisi ile bağlantısı var mı?
Adam: Hayır, sonuçta bu bir teori değil, kanıtlanmış. Dolaşık iki parçacığı birbirinden ayırıp ikisini de birbirinden ayrı yere koyduğunda evrenin iki ayrı ucuna da koysan birinde bir değişiklik yaptığında veya bir etkileşime soktuğunda diğeri de aynı şekilde değişir ve etkileşime girer. Korkutucu.
Eve: Evrenin iki ayrı ucuna koysan da mı?
Adam: Evet
Yüzlü yaşlardaki bu vampirlerin geceleri neler yaptıklarını, bilimle ve teknikle olan sıra dışı ilişkilerini, bir sanatçı olarak üretimlerini ve entelektüel bilgiye dair tutkularını izlerken aynı zamanda, insan öldürmeden hayatta kalmaya çalışmak için 21. yüzyılda “temiz kan” bulabilmenin zorluğunu idrak etmeye çalışıyoruz. Dünya değişim içindedir ama vampirler bu değişimden muaf değildir. Kaçınılmaz olan artık onların uyum sağlama çabaları olmuştur. Fakat vampirlerin ancak gece karanlığında yaşayabilen varlıklar olduğunu unutmamalı ve gecenin, yukarıdaki etkinin yaratılmasındaki öneminden bahsetmeliyiz. Karakterler, bazen gece vakti sokakta el ele dolaşırlar, arabayla ıssız caddeleri bir bir geçerken, Adam’ın yaşadığı yer olan Detroit’te görülmesi gereken yerleri tartışırlar yahut bir yeraltı rock kulübüne gidip müzik dinlerler.
“Bilim insanları mı? Onlara ne yaptıklarına baksana. Pythagoras katledildi. Galileo hapsedildi. Copernicus alaya alındı. Zavallı Newton simya hakkında çalışmalarını gizlilik içinde yürütmeye zorlandı. Tesla mahvedildi. O muhteşem olasılıkları tamamen görmezden gelindi. Hâlâ da Darwin için carcar edip duruyorlar. Hâlâ. Bilim insanları için buraya kadarmış… Şimdi de kendi kanlarını kirletmeyi başardılar. Sudan hiç bahsetmiyorum.”
Film boyunca sizin de akıp gittiğiniz sohbetleri, çok tanıdık gelen müzikleri, Adam ile Eve arasındaki farklılıkları bırakıp kendinize yakın özellikleri yakalayıp bir buçuk saate yakın zamanın nasıl geçtiğini anlayamayacağınızdan eminim.
“Adam: Sanki kumların hepsi kum saatinin dibinde.
Eve: O halde artık onu çevirmenin vakti gelmiştir. ”
Sonlara doğru Adam’ın o nefret ettiği zombiler, söylediği gibi kendi kanlarını da mahvetmeyi başardıklarından, her şey çok zor bir hal alıyor. Yolculuk boyunca halsiz düşen ve beslenmesi gereken Adam ve Eve’in önlerinde iki seçenek kalıyor: ya açlıktan öleceklerdir ya da beslenmek için öldüreceklerdir. Sokakta gördükleri bir çifti görüp ”Affedersiniz” diyerek bir nevi izin alıyorlar ve ekran kararıyor… Seçimlerini yapıyorlar; vampir ya da insan, en güçlü his hayatta kalma dürtüsü oluyor. Sonuç olarak: Yalnızca aşıklar hayatta kalır.
Neval Köybaşı
kaynakça:
Tuvalet Kağıdına Notlar: Only Lovers Left Alive (xn--tuvaletkadnanotlar-uqc47ab.com)