O sürreal bir ressam, bir şair, en önemlisi kendi neslinin en büyük söz yazarıydı. Sancısını çektiği manik-depresif psikolojinin yansıması müziği, midesini ağrıtan düşünceleri kusmasına yardımcı oluyordu. Canını sıkardı insanların düşüncesizliği, bu toplumun çürümüş düzeni ve Tanrı’nın acımasız adaleti.
Kendisine göre asla ölü bir rockçı değildi ve siyah giymezdi lakin bilmiyordu bu hayat onu çok kez öldürdü bir kez gömdü.
“O Efsanevi Boşanma Gına Getirmişti”
Karlı bir şubat sabahı Aberdeen’de doğdu Kurt. Ailesi pek varlıklı sayılmazdı. Kurt büyüdükçe aile içi tartışmalar da büyüyor, geçim sıkıntısı aşağılık bir akbaba gibi tepelerinde uçuyordu. Fakat son kaçınılmazdı. Aile boşanma kararı almıştı ve Kurt’ün toz pembe dünyası yavaşça zifiri karanlığa bürünmüştü. Dağılmış yuvasında Kurt, oradan oraya taşındı durdu. Onu en çok etkileyen yıllar, babasının yanında kaldığı dönemdi. Babası tekrar evlenmişti. Üvey annesi bir süre sonra Kurt’e dayanamadığını ifade edince Kurt, kapı dışarı edildi. “Serve The Servants” şarkısında bu yıllardan şöyle bahsetti: “O efsanevi boşanma gına getirmişti.” “Kemiklerim büyüdükçe daha çok yandı canım. Tek istediğim bir babaydı. Onun yerine bir babalık vardı yanımda.” “Sadece şunu bilmenizi istiyorum, artık sizden nefret etmiyorum. Söyleyebileceğim başka hiçbir şeyim yok, daha önce düşünmediğim.” Fakat küçükken aldığı bu yaranın kanaması hiç dinmedi, hep fışkırdı damarlarından. Bu onun ilk ölümüydü.
“Zehir Gitti”
14 yaşında uyuşturucuyla tanıştı. Bu sayede alkolik annesinin aşağılamalarından kaçabilecek, dertlerinden sıyrılabilecekti. Mutlu olmaya muhtaçtı fakat uyuşturucu, ona tasmayı takmıştı ve o son nefesini verene kadar çıkarmaya niyeti yoktu. Kronik bir mide rahatsızlığı vardı. Şarkılarını söylerken midesinde oluşan acıdan dolayı perişan oluyordu. Hiçbir ilacın işe yaramadığını, acısını sadece uyuşturucunun dindirdiğini söylerdi. Bir daha müziğini yapamamaktan korktuğu için de tasmasına sıkıca sarılırdı. İğneye bağımlı hale geldi. Çocuğunu bile tutamaz olmuştu. Kurtulmak istedi, yapamadı. Kurt uyuşturucuyla tanıştığında ikinci kez ölmüştü.
“And I forget just why I taste
-Smels Like Teen Spirit
Oh yeah, I guess it makes me smile
I found it hard, was hard to find
Oh well, whatever, never mind”
“Kendimden Nefret Ediyorum ve Ölmek İstiyorum”
İntihar düşüncesi, genç yaşlarda aklına girmişti. Bir gece vakti tren rayına oturdu. Üzerine iki parça taş koydu ve tedirgin bir şekilde treni beklemeye başladı. Tren gecenin karanlığını yararak Kurt’ün üzerine geliyordu fakat hemen yanındaki raylardan geçip gitti. Kurt ayağa kalktığında anladı ki bu onun ilk intihar denemesiydi ama maalesef sonuncusu değildi. Başka bir intihar girişimine 1994’te Roma’da verdiği bir konserden sonra kalkıştı. Grubu dağılmanın eşiğindeydi. Kötü zamanlar geçirmişti ve bunların üstüne karısı Courtney Love, Kurt’ü aldatma fikrine kapılmıştı. Kurt bütün bunlara dayanamadı ve yüksek dozda eroin alıp komaya girdi. Uyandığında problemlerinin olduğu gibi durduğunu anladı. Acısı dinmemişti. Hiçbir zaman sevmedi bu dünyayı. Hala hayattaydı ve hayatı darmadağındı.
He’ll keep you in a jar
-Sappy
And you’ll think you’re happy
He’ll give you breathing holes
And you’ll think you’re happy
Hep bir şeylerden yakınırdı şarkılarında. Kendinden, dünyadan… Kanserli çocuklar içini parçalardı, “Heart-Shaped Box”ı adadı onlara. “Polly” şarkısında konuştu zavallı bir kızın acı hikayesini. “Rape me” şarkısıyla karşı çıktı tecavüze, “All Apologies” şarkısıyla sitem etti geri kafalı düşüncelere. Çok yorulduğunu anlattı bize “Pennyroyal Tea” şarkısında. O kadar yorulmuştu ki uyuyamıyordu.
“You Know You’re Right” şarkısının kaydını bitirdikten sonra,
Kurt Donald Cobian 5 Nisan 1994’te son kez öldü.
Yazar:Kutay Kuzucu