Céline Sciamma’nın 2019 yapımı dönem filmi, iki kadının romantik ilişkisini, aynı zamanda sanatçı ve model arasındaki ilişkiyi eşitlikçi ve dürüst bir bakışla ele alır. Bunu yaparken bazı kültür ve sanat eserlerine de atıfta bulunur. Bunların arasında Orpheus ve Eurydike efsanesi ile Antonio Vivaldi’nin Summer III parçası yer alır.
Film, alışılagelmiş romantik filmlerin aksine iki baş karakter dışında tüm karakterleri tek boyutlu ve yavan bir formda anlatmaz. Yan karakterler olan hizmetçi Sophie (Luàna Bajrami) ve baş karakterlerden biri olan Heloise’in (Adèle Haenel) annesi Kontes (Valeria Golino), kendi sorunlarına ve hikayelerine sahiptir. Baş karakterler, Sophie ve Kontes’le etkileşim içindedir, onlarla duyarlı bir iletişim kurarlar.
Kendisiyle evlenmek isteyen İtalyan bir aristokrata gönderilmek üzere portresi çizilecek olan Heloise ve bu portreyi çizmek üzere işe alınan ressam Marianne (Noémie Merlant); onları kuşatan doğayı, etraflarındaki diğer kadınları ve bulundukları adanın ötesindeki dünyayı görmezden gelmezler. Hayatlarının bu döneminin her elementiyle yumuşak bir temas kurarlar ve bu farkındalığın eşliğinde birbirlerine aşık olurlar.
Bu aşkın dürüst ve dokunaklı anlatımı, asırlardır süregelen tutuculuğu ve ayrımcılığı didaktik olmayan bir şekilde eleştirir. Bu eleştiri hikayeyi bölmez, hikayenin içinde doğal olarak meydana gelir. Karakterler, cinsiyetçi bir dünyada var olmaya çalışırken doğal olarak bir direniş içindedir. Ama bunu yaparken çevreleriyle bir şekilde uyumlanmayı, ona kendi seslerini katmayı da ihmal etmezler.
Ada
Ressam Marianne’in bu döneme dair bir hatırlayışı niteliğinde olan olaylar, on sekizinci yüzyılın sonlarına doğru, Fransa’da bir adada geçmektedir. Ada, Marianne ve Heloise için gizemlidir, özüne ulaşmak zahmetlidir ve cesaret ister. Marianne, bir teknede adaya ulaşmak üzereyken sandığını suya düşürür ve ada ona ilk görevini sunar, buz gibi suya dalmalı ve onunla bir olmalıdır. Marianne bunu başarır, adaya ulaşır. Hava kararırken, tıpkı Yunan mitolojisindeki Gorgoların, Medusa’nın yaşadığı Hesperid bahçelerine açılan “Kaya Gülleri” ülkesindeki gibi, kayalıkları ve ormanı geçer, eve ulaşır.
Ev, ağaçların arasındadır. İçi akşamları karanlıktır, evin sakinleri, bu saatlerde aydınlanabilmek için mum ışığına, ateşe ihtiyaç duyarlar. Gündüzleriyse soluk mavidir, her yönüyle melankoliktir. Bu melankoli Marianne ve Heloise henüz tanışmamışken evi kaplamıştır. Heloise’in ablası, adı geçmeyen bir karakter, tanımadığı bir adamla-Heloise’in şimdi evlenmek zorunda olduğu-evlenmek istemediği için intihar etmiştir.
Bu seçim, filmin ikinci yarısında anlatılan ancak ilk andan son ana kadar, çeşitli yorumlanışlarıyla varlığını hissettiren Orpheus ve Eurydike efsanesiyle bağlantılıdır. Bu efsane, anlatımının doruk noktasına bir bakışla, belki bilinçli bir seçimle ulaşır.
Orpheus ve Eurydike
Bir ozan, ve müziğin tanrısı Apollon’un, şiirin ve etkileyici melodinin bir temsili olan Orpheus, bir yılanın zehriyle ölen eşi Eurydike’yi tekrar hayata döndürmek için, Hades ülkesinin hükümdarı Persephone’yi ikna etmeye yeraltı dünyasına gider. Persephone onun şarkısıyla ikna olur ancak bir şartı vardır, Orpheus, yeryüzüne çıkana kadar Eurydike’nin yüzüne bakmamalıdır. Ancak Orpheus, tam sınıra ulaştıkları anda sabırsızlanır ve Eurydike’ye bakar, böylece Eurydike boşluğa çekilir, Orpheus onu tekrar, bu kez geri dönülemez bir biçimde kaybetmiştir.
Efsanenin bu elementleri, bakış ve seçim, Marianne ve Heloise’in hikayesinin de özünü oluşturur. Ancak filmin karakterleri bu son bakışı farklı biçimlerde yorumlarlar. Bir sanatçı olan Marianne, Orpheus’un Eurydike’ye sabırsızlığından dolayı değil, onun hatırasını seçtiği için baktığını söyler. Ona göre Orpheus, aşığın değil, şairin seçimini yapmıştır. Bu motif, sanatçının kusursuzluğa ulaşmak için fedakarlıkta bulunması gerektiğini düşündürür. Eurydike’yi ise ilham perileri Musalardan gelen bir modele dönüştürür.
Yönetmen Céline Sciamma bu “ilham perisi” kavramını eleştirir. Ona göre filmin manifestolarından biri, bu ilham perisi fikrinden kurtulmaktır. O bu kavramı, kadının sanattaki rolünü, katılımını gizleyen “hoş” bir söz olarak değerlendirir. İlham perisi, sessiz, fetişleştirilmiş olarak görülür, sadece güzelliğinden dolayı ilham vermektedir. Ancak Sciamma, bu ilişkiyi, sanatçı ve model arasındaki ilişkiyi eşitlemek ister. Bu süreç bir diyalogdur, Heloise Marianne’i eleştirir, ona rehberlik eder. Kendisinin de söylediği gibi, Marianne onu izlerken, eş zamanlı olarak o da Marianne’i izlemektedir. İkisi “tam olarak aynı yerdedir.”
Heloise ise, efsanedeki son bakışın Eurydike’nin seçiminden kaynaklandığını söyler. Eurydike, Orpheus’a dönüp kendisine bakmasını söylemiştir. Heloise, bunu söylerken neredeyse kayıtsızdır, sanki bu gerçeği doğal olarak biliyor gibidir. Karanlığa çekilen Eurydike’yi düşünürken, kayalıklara atlayarak intihar eden ablasını, onun zorunda bırakıldığı seçimi hatırlamış olmalıdır. Heloise de bir seçim yapmıştır, portresini çizdirmek ya da evlenmek istememesine rağmen Marianne’e poz vermeyi kabul eder.
Bu seçim, Eurydike’nin seçimi, kadınların ve tanrıçaların doğaya ve geceye döndükleri, sonra da tekrar doğarak yaşam döngülerini tamamladıkları arkaik mitlerle örtüşür.
” ‘Zar zor duyulan bir sesle veda etti ve tekrar uçuruma düştü.’ Belki de ‘Arkanı dön,’ diyen oydu.”
Festival
Marianne, Heloise ve Sophie, Kontes’in evde olmadığı günlerden birinde bir festivale katılırlar. Adalı kadınlar bir şenlik ateşinin etrafında toplanmıştır, içki içer ve sohbet ederler, gülüşürler. Marianne ateşin bir tarafında, Heloise de öteki tarafındadır, uzaktan birbirlerini izlerler. Şenlik ateşi ve birbirlerine duydukları sevgi, hissettikleri yeni coşku gözlerini ışıldatır.
Bu arada, gecenin ortasında, bir ses, bir uğultu, belli belirsiz yükselmeye başlar. Ateşin çevresindeki kadınlar, çok sesli bir koro halinde sürekli şu sözü söyler, ‘fugere non possum’, bu söz Latincede ‘kaçamam’ anlamına gelir. Bu çok sesli koro doğaldır, kontrolsüzdür, Yunan tragedyasının korosunu, tanrı Dionysos’un kadın refakatçileri Bakkhaların şarkılarını hatırlatır.
Şarkı yükselir, sesler çoğalır ve bir noktada, uğultu tekrar başlamadan önce anlık bir sessizlik olur. Tam o sırada, gözlerini Marianne’den ayırmayan Heloise yürümeye başlar, eteği şenlik ateşine değmiş ve “alev almıştır.” Heloise ateşe aldırmaz. Marianne, sonraları onu, o yanında yokken, bu haliyle resmeder. Alev Almış Bir Genç Kızın Portresi böylece, Heloise’in bakışıyla, yönlendirmesiyle ve Marianne’in yorumuyla yaratılır.
Summer III
Vivaldi’nin Dört Mevsim’inden alınan bu parça, ‘fırtına’ , filmin ikinci ve son müziğidir. Sciamma, filmde çok az müzik kullanmasının nedenini, karakterlerin hareketlerindeki, jestlerindeki ritmi ön plana çıkarmak istemesiyle açıklar. Kesintisiz, uzun çekimlere, bilinen anlamıyla bir müzik eşlik etmese de bu ritim sinematografiyle kendini hissettirir. Müziğin yaratması beklenen atmosfer, adanın kendine özgü sesleriyle, rüzgarla ve denizle yaratılır.
Bunların yanında, Summer III iki kez çalınır. Biri geçmiştedir, Heloise ve Marianne hala adada, birliktelerken, Marianne, daha önce hiç orkestra müziği dinlememiş olan Heloise için bu parçayı piyanoda çalar. Müzik çalınır çalınmaz bir anı haline gelir. Heloise ve Marianne’e birbirlerini, önce böceklerin hissettiği fırtınayı, izleyicilere de hikayeyi hatırlatacaktır.
İkincisi ise filmin sonunda olur, artık adada değillerdir. İtalya’da bir tiyatro salonunda, Marianne Heloise’i karşısındaki locadan seyreder, Heloise onu fark etmez. Yine de aniden başlayan fırtınayı birlikte dinlerler. Fırtına Heloise’in göz yaşlarında tekrar canlanır. Geçmişi tekrar yaratırlar ve izleyiciler için de hikayeyi ölümsüz kılarlar. Bu ölümsüzlüğü sağlayan Eurydike’nin bakışıdır, Bakkhaların bastırılamaz sesleridir, Vivaldi’nin yazı en coşkun anında sona erdirmeye yaklaştıran notalarıdır. Böylece hikaye biter ve sonsuz, yorumlanabilir yaşamına başlar, artık o da döngünün bir parçasıdır.
Kaynakça:
Kerényi, Karl. Yunan Mitolojisi: Tanrılar, İnsanlar ve Kahramanlar. Oğuz Özügül. Say Yayınları, 2019.
https://www.imdb.com/title/tt8613070/?ref_=nv_sr_srsg_0
http://watchout.iitr.ac.in/2020/07/fire
Yazar: Aynur Genç